13 Ekim 2007 Cumartesi

Ütopyaya İkinci Apel 1992

ÜTOPYA’ya İKİNCİ APEL
Fiziki Planlama ve Mimarlık Vakfı için Çağrı (1. taslak)

Raşit Gökçeli, Y. Bölge Plancısı, Mimar.
Nisan 1992

BİLİM ve SOSYALİZM: 1960 dönemi Plancı ve Sosyal Bilimcilerinin Paradigmasının iki temel aksı
”Şehircilik Mimarlığın üstüne sürülmüş bir krema değildir!”
1960’larda planlamanın sosyal formasyonla ilintisini vurgulamayı amaçlayan İlhan Tekeli’nin yazısı dönemin birçok meslek adamının görüşlerini yansıtıyordu. 1960’lar, İller Bankası, İskân Bakanlığı, Üniversiteler ve serbest piyasada görev yapan mimar, plancı sosyal bilimci birçok aydının gelişmekte olan Türkiye’ye özgü yeni kalkınma model ve stratejileri önerdikleri bir dönem olarak anımsanıyor.
O günlerin toplumsal arayış modelleri içinde sosyalizm, dönemin mimar, şehirci, plancı, sosyal bilimci entelijentsiyası üzerinde etkili idi. Bu etkinin mesleki alanda biçimlenişi PLANLAMA kavramının öne çıkarılması idi.
Planlama kavramının sosyalist teorinin etkisi ile öne çıkması ise mimar, şehirci, bölge plancısı gibi fiziki planlama disiplinlerinde yer alan aydınların kendi disiplinleri yanısıra diğer disiplinlerle ara kesitler oluşturarak kalkınma ve planlama sorunlarına çare arayışları olmuştur.
Böylelikle Planlama kavramı mültidisipliner bir anlayışla ele alınırken öte yandan planlamanın bir önemli işlevinin de TOPLUMU DEĞİŞTİRMEK ve DÖNÜŞTÜRMEK olduğu fikri dönem mimar, şehirci, bölge plancısı, sosyal bilimci intelijentsiyasında hakim oldu.
Bu ele alış MESLEK ODALARINA da yansıdı. Meslek odaları içerisinde toplumsal gelişmeye en açık olan Mimarlar Odasında “MİMARLAR ODASI TOPLUM HİZMETİNDE” özdeyişi, “Mimarlar Odası politika yapamaz, yalnızca dar anlamda meslek sorunları ile ilgilenir” tezini saf dışı bıraktı. Mimarlık ve planlama mesleği çok disiplinli olarak algılanmaya başlandı. Plancı kendini yalnızca bir TEKNİSYEN olarak değil ama aynı zamanda TOPLUMU KENDİ DİSİPLİNER ALANINDA KOYACAĞI KATKI VE GETİRECEĞİ ÇÖZÜMLER SAYESİNDE DEĞİŞTİRME VE DÖNÜŞTÜRME GÖREVİ OLAN ORGANİK BİR AYDIN biçiminde algılamaya yüz tuttu.
Bir yandan Birinci Milli Fiziki Plan Semineri sosyal bilimci ve plancı entelijentsiyasının vardığı teorik sonuçları kamuoyuna mal ederken öte yandan Meslek Odası mimari ve şehircilik ölçeklerinde mesleğin uygulanması alanında gerekli normları koyuyor, bunları devletin resmi örgütlerinde uygulatıyordu. Mimarlık ve şehircilik yarışmaları, şehir planları, mimari uygulama projeleri devletin ilgili kurumları olan, İller Bankası, Bayındırlık Bakanlığı, İskân Bakanlığı, Belediyeler nezdinde Mimarlar Odası mensubu meslek adamlarının koydukları normlar, yönetmelikler çerçevesinde yürütülmeye başlandı.
1954-1960 arasında Mimarlar Odasını kuran öncü mimar grubunun mimari proje denetimi alanında yerleştirdikleri uygulamanın da bu çabaların daha ileri noktalara ulaştırılmasında yararı oldu.
Fiziki planlama ile ilgili entelijentsiya bununla da yetinmeyerek kalkınma planı kavramını geliştirmeye de yönlendi. Nazım plan kavramı kentsel makroform üzerinde, bölge planı kavramı da en genel kalkınma stratejileri üzerinde öneriler ve alternatif stratejiler geliştirilmesine yol açtı.
Sosyalist teori ile birlikte Batı iktisat yöntemlerinin fiziki planlamaya adaptasyonundan elde edilen yöntemlerin birlikte uygulanmaya çalışılmasının doğurduğu çelişkiler ve yetersizlikler
Kalkınma modelleri sosyalist teorinin etkisinde biçimlenirken mesleki alanda kullanılan teknikler batı ve özellikle Amerikan kaynaklı idi. Bu nedenle sosyolojik perspektif dışında çok disiplinli yaklaşım çaba ve niyetleri özellikle ilk dönemlerde bir ölçüde güdük ve şematik kaldı. Tarihsel bakış ve özellikle az gelişmişliğin getirdiği özel analizler batı kaynaklı teorilerde mevcut değildi. Bu eksiklik daha sonraları Kıray’ın ikili kent yapısı, Tekeli’nin bağımlı kentleşme ile ilişkin tartışmaları ile giderilmeye yüz tuttu ise de salt mesleki alana ve meslek pratiğine yansıması güdük kaldı.
Fiziki planlama alanında çalışan intellijentsiyanın Bilim Felsefesi ile tanışması da çok ileri tarihlerde yer alabildi. Bundan ötürü sorgulanması gereken paradigmalar gecikme ile tartışılabildi. Ve bu durumun meslek pratiğinde ve Mimarlar Odasının meslek pratiği ile ilgili önerilerinde zararlı bir etkisi oldu.
Mimarlar Odasının Temel Tezleri ve Eylemleri
Mimarlar Odasının 1960’lı dönemde ortaya koyduğu temel tezler ve belli başlı mücadele alanları aşağıdaki gibi sıralanabilir.
* Toplumsal formasyon ile fiziki yapılanma arasında bire bir bir tekâbül mevcuttur.
* Kentsel toprakların mülkiyeti kamunun malı olmalıdır.
* Planlama çok disiplinli (comprehensive) bütünsel bir süreçtir.
* Planlama kamu sektörünün ağırlıklı olduğu kadarıyla az gelişmiş ülkelerin başarıya ulaşma olanağı artar.
* Kamu sektörünün ağırlığı savunulmakla birlikte mevcut mesleki ortamda varolan küçük üretim pratikleri ile barışçı ilişkiler kurulmalıdır.
* Kamu sektörünün ağırlığı savunulmakla birlikte ulaşılması amaçlanan Demokratik ve Emansipe ilkeler devlet karşısında göreceli özerkliği olan yapılarla hayata geçebilecektir. Bu nedenle Yerel Yönetimler Özerk olmalı ve fakat özel sektör karşısında tıpkı merkezi devletin olduğu gibi ekonomik anlamda üretken birimleri olmalıdır. (Üretici Belediye).
* Mimari ve planlama tasarım ürünleri Devlet Proje Ofisi gibi kurumların merkezi planlama koordinasyonu altında oluşmalıdır.
* Günlük Yaşama ait Ulaşım, Eğitim, Sağlık v.b. kategoriler merkezi olarak planlanmalı ve bunlar Kamu mülkiyetinde olmalıdır.
* Merkezi bir planlama anlayışı içinde devlet bireye karşı önemli haklara sahip olmalı, örneğin istimlak bedelleri rayiç bedel üzerinden değil kamu menfaatinin tayin edeceği bedellerle gerçekleşmelidir.
* Toplu konut savunulması gereken bir kentsel makroform ögesidir.
* Organik bir aydın olarak mimar ve plancıların sosyal mücadele içerisinde mücadele etme biçimlerinden biri olarak sendikalaşma (ücret sendikacılığı) savunulması gereken bir hedeftir.
Tüm bu tezlerin yanısıra ise Ali Artun’un katkısıyla yürütülen MİMARLIK MÜHENDİSLİK araştırması, mevcut tezleri araştırma sonuçlarından öteye sorguluyor ve Mühendislik Mimarlık mesleklerinin sosyalist teoriler nezdinde geniş bir analizini yapıyordu.
l980’lerin ertesinde bir yandan bir kısım teorik çabalar Mimarlar Odası dergisi çerçevesinde yürütülürken öte yandan Mimarlar Odası’nın yeni yapısı ve fonksiyonları ile ilgili olarak, klasik sol anlayışın örgütün bazı Anadolu birimleri ile birlikte bir arayış sürecine girdiği gözlemlendi.
BİLİMSELLİK Adına yapılan BURSA DEKLARASYONU esasında iyi niyetine rağmen KURUMSALLAŞMAYA ATFEDİLEN ROLÜN TARİHSEL BİR PERSPEKTİFTEN YOKSUN OLUŞUNDAN ÖTÜRÜ REAKSİYONER YAPILANMALARI ve DİNAMİKLERİ -amacının hilafına- harekete geçirdi.
Esasen 1984 yılında Odanın entellektüel potansiyeli Mimarlık Dergisinin yayın anlayışı çerçevesinde eleştirilerek Oda çalışmalarından uzaklaştırılmıştı.
Klasik Yapıların Yozlaşma ve Likidasyon Sürecini Tersine Çevirmek aynı zamanda Fiziki Planlama ve Mimarlık için de tek Kurtuluş Yoludur
Sonuç olarak Oda, belki de 1980 darbesinin getirdiği olumsuz koşulların da etkisiyle, ENTELLEKTÜEL OTİSTİK bir döneme girdi.
Bu dönemde Mimarlar Odasının yapısını inceleyen ve Mimarlar Odasında var olan değişik grup ve bireylerin birlikte birarada üretebilme kültürüne hangi temeller ve programlar etrafında varabileceklerini inceleyen çalışmalar görüldü. (Bkz. Reel bir Ütopya mı?-Mehmet Adam, Demokratik Kitle Örgütleri Üzerine-Raşit Gökçeli, Özgür Özerk Çalışma Grupları Üzerine, Akın Atauz v.d.)
Bu olumsuz gidiş bir ölçüde İstanbul’da oluşturulan ORTAK SÜREÇ HAREKETİ ile aşılmaya yüz tuttu. ORTAK SÜREÇ Oda içerisindeki değişik birey ve grupların zaman, mekân ve programı tanımlanmış birlikteliklerini en demokratik ortam ve azami katılım ile sağlamayı amaçladı.
Bu dönemde Fiziki planlama disiplinlerinin vizyoner bir bakış açısı ile irdelenmesi için gerekli olan entellektüel çalışmalar başlatıldı.
*Vizyon 2000 programı çerçevesinde mimarlığın ve planlamanın perspektifleri bir grup akademisyen ve meslek adamının katılımı ile tartışılmaya başlandı.
*UNESCO’nun Kültürel Gelişmenin On Yılı programı çerçevesinde Ülkemizin Kültürel Mirasının çeşitliliği ile ilgili çalışmalar yürütüldü. Bu çalışmalar Uluslarası İlişkiler Komitesinin çabaları ile oylum kazandı.
*Kentin Uluslarası Kapitalist ve Neomonetarist düzenin tahribatından korunması için bir dizi çalışma yürütüldü. Metropolden kaynaklanan uluslarası düzenin periferideki metropoller üzerindeki etkileri geopolitik içeriğiyle tartışmaya açıldı. Tek tek örnekler düzeyinde (Tarlabaşı, gökdelenler v.b) mimar ve plancılar dışında kamuoyunun aktif desteği sağlanarak mücadeleler yürütüldü.
*Sektörün ekonomik değişimi izlenerek Mimarlığın ve planlamanın üstyapı kurumları ile ilişkisi yeniden gözden geçirildi. Bu amaçla YASAMA AKSI etrafında mesleği ve çevreyi ilgilendiren bir dizi yasa önerisi hazırlandı.
*Teknik eleman olarak Mimar ve plancıların toplum içerisindeki ve sosyal formasyon içerisindeki konumlarını incelemek amacı ile bir dizi araştırma ve anket başlatıldı.
*Mesleğin değişen sosyal formasyon içerisindeki konumu dolayısıyla meslek insanlarının temel birtakım ihtiyaçlarını sağlamaya yönelik MİMARLAR HİZMETİNDE ODA AKSI etrafında bir dizi somut hizmet üretilmeye başlandı. (Örneğin Mimarlık Alanında Bilgisayar Kullanımı Mesleki Bilimsel Çalışma Komitesi uç teknikleri öğreten kurslar başlattı.)
*Mimarlık eğitimi, planlama eğitimi ile ilgili tartışmalar başlatıldı.
*Mimarlar ve plancılara ulaşmak için klasik yayın formlarından ayrılan daha orijinal bir yayın anlayışı arayışına geçildi.
*Meslek Odasının tüm bu yeni fonksiyonlarını yürütebilmesi için YENİDEN REORGANİZASYONU amaçlandı. Bu perspektifle YAN KURULUŞLAR REFORMU ile klasik Oda yapılanmasının VAKIF, ŞİRKET, KOOPERATİF v.b yan örgütlenmelerle takviye edilmesi planlandı.
*Mimarlar Odasının örgütsel tutarlılığı amaçlanarak Büyük Kent Bölge Temsilcilikleri, Mesleki Bilimsel Çalışma Komiteleri ve Yan Kuruluşları ile İDARİ BİR BÜTÜN oluşturan ve ODANIN TEMEL TAŞI olarak tasarlanan bir ŞUBE kavramı oluşturuldu.
*En önemlisi tüm bu çabalar birbirinden farklı birey ve gruplar arasında ve fakat yetki-sorumluluk-görev anlayışının getirdiği karşılıklı saygı ve güven ortamı içerisinde yürütülmeye başlandı.
ANCAK TÜM BU ÇALIŞMALAR YUKARIDA İŞARET EDİLEN TEMEL TEORİK EKSİKLERİ GİDERMEK AÇISINDAN YALNIZCA BİR BAŞLANGIÇ İDİ.
Klasik Yapıların Yozlaşma ve Likidasyonunu Tersine Çevirmek Yalnızca Klasik Yapılarla Başarılacak bir Hedef Değildir
Önümüzde bu alanda sarfedilecek çabalar mevcuttur ve bu çabalar teori ve pratiğin ve temel paradigmaların yeniden gözden geçirilmesini gerektirmektedir.
Bu nedenle yalnızca mimarların değil ama en geniş anlamda plancıların ve çevre sorunlarına ilgi gösteren diğer disiplinlerden en geniş insan grubunun katılımı gerekmektedir.
Bu ise yeni bir yapılanmayı zorunlu kılmaktadır.
Bu yapılanmanın temel tartışma başlıkları, hedefleri ve özelliklerini aşağıdaki biçimde sıralamak mümkündür.
*1960 Dönemi Plancılığının iki temel aksı olan Bilim ve Sosyalizm anlayışlarının yeniden sorgulanması.
*Mimarlık mesleğinin, plancılık mesleğinin yeni bir vizyonunun tarihsel bir perspektif içerisinde inşa edilmesi.
*Mimarlık ve Plancılık disiplinlerinin çok disiplinli bir çerçeve içerisinde yeniden düşünülmesi.
*Gelişen teknoloji ile gündeme gelen mesleki sorunların tartışılması. Mimarlık ve planlama eyleminin alanı ile kimler tarafından uygulanacağı meselesinin toplumun demokratikleşme ve emansipasyonu hedefleri ile birarada yeniden tartışılması.
*Mimarlığı 1/500 ölçeğinde hapsetmeye çalışan gerici ve şoven mesleki anlayışlarla mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi.
*Planlama adına mimarlık mesleğinin modernleşmesi adına savunulan özerk yapıların eninde sonunda emansipe olunmayı amaçlanan merkezi devlet yapılarına dönüşme olasılığı ve tehlikesinin irdelenmesi.
*Mimarın ve Plancının karar verme sürecindeki yeri, Toplumun Demokratikleşme, Kalkınma, Emansipasyonu doğrultusunda organik bir aydın sıfatı ile özgün bir fonksiyonu olup olmadığının tartışılması.
*Mimarlık ve plancılığın toplumumuzun sosyal formasyonu ile ilgili olarak yeniden irdelenmesi; Klasik Metropol kategorileri dışında ENFORMEL SEKTÖR - MARJİNAL SEKTÖR - MAFYA olgularının bilinen planlama ve mimari teorilerine etkilerinin tartışılması.
*Günlük Yaşam Çevresi çerçevesi içerisinde emeğin kendini yeniden üretmesi ile ilgili tüm kategorilerde (ulaşım, sağlık, eğitim, çevre, konut v.b.) plancı ve mimarın oynayabileceği rolün irdelenmesi.
*Kültürel Mirasın özgünlüğümüze etkileri.
*Neoliberal düzenin getirdiği pür ekonomik-rasyonalist paradigmanın kültürel özgünlüğümüz ve demokrasi adına yeniden tartışılması.
*Yukarıdaki amaçlarla en geniş bir mimar, plancı, sosyal bilimci, ve duyarlı kamuoyu katılımını sağlayacak olan bir tartışma platformunun biçimleri olarak bir FİZİKİ PLANLAMA ve MİMARLIK VAKFI’nın kurulması için ALTYAPI gereksinmelerinin gözden geçirilmesi gerekiyorsa VAKIF amacına ulaşmak için önce bir KÜLTÜR ŞİRKETİ’nin kurulması. Bu Kültür Şirketinin kurulacak Vakfa Lojistik Destek Hizmetleri vermesi.
Sonuç ve Çağrı
1960 dönemi plancıları ve mimarlarının açtıkları meslek pratiği ve teorisini ve bunların dayandıkları paradigmaları yeni bir yapılanmaya geçiş aşamasında olan ülkemizde günün plancı ve mimarları olarak ve en geniş duyarlı kamuoyu katılımı ile tartışmak görevi ile karşı karşıyayız.
Klasik yapıların yozlaştığı, likide olduğu bir dönemde bu tartışmayı açmak İVEDİ bir ihtiyaç olmaktadır.
Dayandığımızı varsaydığımız teori ve paradigmayı tartışmak teori ile ÜTOPYA arasındaki KÖPRÜYÜ yeniden inşa etmemize bağlıdır.
1960’ların ÜTOPYASI yerini 1990’ların ÜTOPYASI’na bırakmazsa tarihimizi, bilincimizi ve kimliğimizi KAYBETME TEHLİKESİ ile karşı karşıya kalırız.
TARİHİMİZE, KİMLİĞİMİZE ve Bilimsel Düşünme Yeteneğimize bir kez daha kavuşmak için mimar, plancı çevresine İKİNCİ ÜTOPYA’larını yaratmaları için yapılan bu ilk çağrı ile tüm meslektaş ve yakın çevrelerini DAVET EDİYORUM.

Hiç yorum yok: