29 Haziran 2014 Pazar

Bir Mübadil Öyküsü : “Vatan kaybetmek çanta kaybetmeye benzemez” Ali Dilber; Selanik Alev Alev, Selanikten İstanbul’a Gerçek bir Göç Öyküsü,

Bir Mübadil Öyküsü : “Vatan kaybetmek çanta kaybetmeye benzemez”
Ali Dilber; Selanik Alev Alev, Selanikten İstanbul’a Gerçek bir Göç Öyküsü, Ozan Yayıncılık Ltd., İstanbul, 2013,  2. Baskı
Raşit Gökçeli, Yüksek Bölge Plancısı, Mimar
Haziran 2014

Ali Dilber’in kitabı, Selanik Alev Alev, 1917 Selanik yangınından sonra tüm varını yoğunu yitirip İzmir’e göç etmek zorunda kalan bir ailenin öyküsünü en ince ayrıntılarına varıncaya kadar anlatan bir anı anlatı kitabı.
Ali Dilber sinema kökenli bir kişi. Başta Ömer Lütfi Akad olmak üzere  belli başlı birçok sinema adamı ile çalışmış bir kişi. Anlatısı bu yüzden sinemaya uyarlanmaya pek uygun. Ali Dilber’in Selanik Alev Alev’i sinemaya uyarlanmaya hazır hale getirmesinde yarar var. Kendisi zaten senaryo yazarı. En kısa zamanda Selanik Alev Alev’in sinopsis, senaryo ve tretman metinlerini hazırlayarak bu eseri sinemaya uyarlanacak hale getirmesini herhalde kitabın okuyucuları kadar yakın tarihimize merak duyanlar da bekleyeceklerdir.
Selanik Alev Alev, yakın tarihimizle ilgili bir “hatırlama ödevi” niteli taşıyan bir kitap.
Asrın başında dünyayı kasıp kavuran harplerin, bu Akdeniz coğrafyasında yaşayan halkları nasıl darma duman ettiğini, kentleri içlerindeki kozmopolit nüfusları ile birlikte ne tür acımasız ve hoyrat bir yıkıma uğrattıklarını en ince detaylarına kadar anlatıyor.
O dönemde Akdeniz coğrafyasının halkları Dünya Savaşı ve bir yığın bölgesel savaşın yarattığı türlü bela ve musibetlerle perişan olur, bölgenin sosyal dokusu ilmik ilmik çözülür iken Amerika göçmenleri kabul edip insan sermayesini zenginleştiriyor idi.
Selanikli, Çelebizade ailesi batılaşmaya ve burjuvalaşmaya yüz tutan, batı ile ticari ilişkileri bulunan Feyziati (şimdiki Işık mekteplerinin atası) ile ilişkisi bulunan muhafazakar fakat yüzü modernizme dönük bir aile.
İşte bu aile Balkan Harpleri, birinci Dünya Savaşı’nın kasırgasına kapılıp Selanik’teki varını yoğunu arkada bırakıp diğer Selanikli göçmenler ile birlikte külüstür bir rum gemisine balık istifi doluşup,“bir sandık bir kofer” ile İzmir’e göç etmek zorunda kalıyor !
Ali Dilber, Selanik yangınını, Selanik yaşamını, ardından 1917 ve 1918 İzmir’ini renkli ve somut bir anlatımla okuyucuya sunuyor.
Ali Dilber’in kitabını okurken, bir vatanı, yerini yurdunu terk etmenin traumasını satır satır okuyup anlamak yakın tarihimizin o felaketli dönemini hatırlamak hatta algılamak mümkün.
Ülkemiz insanlarının arka hafızasında yer etmiş bu acıları bu traumayı anlamadan halkımızın günümüzde de var olan barış arzu ve özlemini kavramak sanırım zor olur.
Ali Dilber, kitabında anlatısını genç bir kızın ağzından vermekle birlikte anlatı satır aralarında politik, sosyal, ekonomik toplumsal yapıyı da okuyucularına el altından sezdiriyor.
Yüz yıl önce yaşananlar ile bugün karşılaştıklarımız arasında bir ilişki, kurmak artık okuyucuya kalmış oluyor!
İşte o yüzden mevcut toplumsal dengenin değişmesinin sanıldığı gibi basit bir süreç olmadığını Ali Dilber’in Selanik kitabını okurken görüp anlayabiliyoruz.
Günümüzde de İkinci Cumhuriyet taraftarları, kendilerince “bir musibetten” kurtulmayı düşlerler iken daha beterine yakalandıklarını fark ediyorlar. Adeta “Büyücünün çırağı” meselindeki gibi girişilen temizlik bir türlü durdurulamayan süpürge ve sular ile bir kaosa dönüşüyor !
Kitabı okurken ilk okuldaki ilk öğretmenimi de hatırladığımı itiraf edeyim. Adı Zişan idi !

Kim bilir ? belki de Selanik Alev Alev anlatısındaki Ziişan’ın torunu idi ?