30 Haziran 2017 Cuma

Patron Çıldırdı



Patron Çıldırdı
Raşit Gökçeli, Y.Bölge Plancısı (ODTÜ),  Mimar (İTÜ)
Temmuz 2017






https://www.youtube.com/watch?v=ch0HsuYu_TI

Filmin adı: Merci Patron ! (Teşekkürler  Patron / Patron Çıldırdı)
Realizasyon: François Ruffin
Oyuncular: anonim oyuncular
Filmin Cinsi : Dokümanter
Menşe : Fransız
Çevrim yılı : 2015
Yayım tarihi : 24 şubat 2016
Süre : 1 saat 24 dakika
Dili: Fransızca
Format: DVDRiP

Dağıtım :  Mille et une productionsşirketi


Sinopsis: 

Joslin (Jocelyne) ve Serj (Serge) Klur için esmer günler başlamıştır. Valenciennes (Valansiyen) bölgesinde Poix-du-Nord ‘da  (Pua dü Nor) bulunan ve (Fransa’nın en okkalı sermaye gruplarından  LVMH)’a  ait  Kenzo kostümleri imal eden fabrikaları Polonya’ya delokalize edilmişbulunmaktadır.

Bu durumda ellili yaşlarına merdiven dayamış karı koca işsiz kalmışlardır. Üstüne üstlük evlerinin bakımı için bankadan yüklüce bir kredi çekmiş olan karı koca yaşadıkları evlerini de borçtan dolayı bankaya kaptırmak üzeredir.

Tam bu esnada sol ve ekolojist bir yerel gazetenin (Fakir) kurucusu olan bir gazeteci, Fransua Rüfen (François Ruffin) Klur’ların imdadına yetişir. Bir planı vardır: LVMH grubu başkanı  Bernard Arnauld (Bernar Arno) ve ekibinden Klur’ları kurtaracak bir para sızdırmayı düşünmektedir.

Ruffin, Belçikalı bir vergi müfettişi, solcu bir rahibe ve CGT sendikacısından ve LVMH grubunun işlerine son verdiği Samaritaine (Samariten) mağazaları çalışanlarından oluşan ekibi ile Klur’ların durumunu LVMH hissedarlarının genel kuruluna götürerek Bernard Arnauld’u Klur’lara tazminat ödemeye ikna edecek uzun bir kedi fare oyunu sahneye koyar.

Acaba bu eti budu olmayan ufacık ekip koskoca Fransız kapitalistini, Fransanın  ve dünyanın en lüks ürünleri imal eden devi tufaya getirmeyi başarabilecekler midir ?

Heyecan, gerilim, ve birbirinden gülünç sahneler dokümanter boyunca birbirini kovalar.

Neden Belgesel ?Neden “Patron  Çıldırdı” ?

Teknolojinin gelişmesi ile birlikte tüm sanat dallarında olduğu gibi sinema dalında da biçimsel ve teknik olanaklar gelişti. Biçimin sanat eserinin muhtevasına etki ettiği su götürmez. Yirmi birinci asırda üretilen bir sinema ürünün  günümüz teknik olanaklarını  kullanması gerektiği inancındayım. Günümüz seyircisi klasik sinema salonlarından çok kişisel bilgisayarları ile sanat ürünlerine ulaşıyor. Dolayısı ile klasik bir film yerine you tube ‘dan ulaşılabilen bu belgeseli tercih ettim.

Kaldı ki bu belgesel herhangi bir ürün değil, Dalının en prestijli ödülü olan 2017 Cannes Sinema Cesar’ını (Sezar) da kazanmış bir yapıt.

“Patron Çıldırdı” aynı zamanda neokapitalizmin Fransa gibi ileri derecede sanayileşmiş bir toplumda bile Kent dokusunu, sanayi yer seçimini, çalışan nüfusun iş organizasyonu içerisindeki  değişen konumunu basıl etkilediğini pek etkili bir biçimde inceleyen bir yapıt. Bu özelliği ile de mimar ve şehircileri ilgilendirmesi gerekir.

Belgeselin bir diğer özelliği ise büyük sermayenin Fransa gibi bir ülkede yer seçimi tercihlerinin kent makroformu ve çalışan nüfus ile kent yapısını nasıl etkilediğini oldukça kritik bir zaman dilimi içerisinde, Fransa’da başkanlık seçimlerinin yapıldığı bir dönemde incelemesi ve entrikanın söz konusu konjonktürden yararlanması.

Belgeselin  yakaladığı özgün  konu ve gerilim unsurlarını ustaca kullanmasına karşın fazlaca diyalog ve anlatımlara dayalı bir yönünün bulunması Fransızca bilmiyen seyirciler için bir handikap oluşturabileceğinden konuyu anlatırken hem entrikayı olanaklar ölçüsünde adım adım anlatmayı ama anlatıyı da önemli bir sosyolog ve ekonomist olan Frederic Lordon’un “Le Monde Diplomatique” teki bloğunda belgeseli  analiz eden yazı ile koşut yürütmeyi tercih ettim.

 François Ruffin’in “Patron Çılırdı” (Merci Patron) ‘u
Bir Aksiyon Filmi : “Patron Çıldırdı”

Fransa’nın en büyük kapitalistlerinden Bernard Arnauld’un (en fazla hisse sahibi ve CEO’su) sahibi bulunduğu lüks üretimin küresel liderlerinden LVMH, Fransa’nın bir taşra kentinde Kenzo kostümlerini üreten fabrikasını küreselleşmenin etkisi ile emeğin daha ucuz olduğu Polonya’ya taşımıştır.

Bu durumda fabrikanın 300 işçisi ve bu arada karı koca Klur’lar ellili yaşlarında işsiz güçsüz kalmışlardır. Poix-du Nord şehri ABD’deki Detroit benzeri hayalet bir kente dönüşmüştür.

Klur’lar üstüne üstlük evlerinin tamir bakım ve yenilenmesini kısa bir süre önce bir bankadan yüklüce bir kredi çekerek gerçekleştirdikleri için, banka kredisini de işsiz kalınca ödeyemez duruma gelmişlerdir. Çektikleri kredi 25.000 Euro’dur. Bu krediyi emekli oluncaya kadar teneşir vade, ödemeyi planlamışlardır. Ancak işsiz kalıp maaşlar kesilince bankanın evlerini icra yolu ile ellerinden almaları an meselesi haline gelmiştir.

Artık orta yaşlarına gelmiş bulunan Klur çifti iyice çaresizdir. Elekrik su v.b giderlerini ödedikten sonra geçinmek için ellerinde ayda 400 Euro kalan çift evin bir odasında soğuktan titreşerek ve bulurlarsa ekmek peynir yiyerekten gün doldurmaya çabalamaktadırlar.

Baba Klur aynen bir John Wayne filmindeki gibi, banka’nın evini almasındansa evi yakıp havaya uçurmayı düşlemektedir.

Aslında Klur’ların durumu hem alabildiğine öznel hem de alabildiğine geneldir. Küreselleşmenin getirdiği sistem içerisinde delokalizasyonlar kapitalist dünya’da harcıalem bir uygulama haline gelmiştir. Atlantiğin her iki yakasında da emekçiler bugünden yarına üstelik orta yaşlarda iken ve yeni bir işe girmek için ne yeterli donanıma ne de enerjiye sahip değil iken kendilerini işsiz güçsüz sokakta marjinalliğin ve prekaritenin kucağında esnek istihdamın pençesinde bulmaktadırlar.
Özetle Klur’ların durumu neoliberal sistemin yarattığı bir prototipten ibarettir.

“Patron Çıldırdı” analitik yada pedagojik mesajlar içermiyor. François Ruffin yalnızca bir aksiyon filmi çevirmeyi amaçlamış.

Ruffin daha 2008 küresel krizi esnasında Bernard Arnauld’nun LVMH grubu ve ECCE çalışanlarının durumuna eğilmiş birisi. O sıralarda Ecce grubundan kovulan ücretlileri savunmak için LVMH grubunun hissedarlarının toplantısına müdahil olmayı denemiş.

Yani François Fillon’un bu alanda aktivist bir “mazisi” mevcut !

Kendisi FAKİR adında ekolojist ve militan bir derginin animatörü. Grubu ile LVMH hissedarlarının toplantısına bir çeşit korsan biçimde (ama hisssedar oldukları için tamamen de yasal olarak) girip (Borsa’dan bir LVMH hissesini 70 Euro’ya alıp hissedar olabiliyor ve hissedarlar toplantısına girme hakkı elde edebiliyorsunuz. J ) işlerinden atılanların sesini duyurabilmiş.

Burada bir parantez açacağım :

Yıl 1971. Mimarlar Odası’nın İzmir Efes Otel’de Genel Kurul’u var. O güne kadar İzmir’deki lüks binaların mimarlarını ağırlamaya alışık Efes Oteli Kongre salonunu açtığı gibi salonun otel ile olan bağlantısını da açık bırakmış vaziyette.

Derken Ankara’dan, İstanbul’dan yaşları yirmi yirmi beşi bulan bir kalabalık otele dalıyor. Bunlar yeni mezun olmuş mimarlar. Ve o yıl Meslek Odası’nın yönetimi gençlerin eline geçiyor.

Ertesi gün otelin kongre salonu ile ana bölümü arasındaki geçişin kilitlendiğini bugünmüş gibi anımsıyorum. J

Elbette Ruffin’in tek hisselik hissedarları da LVMH’ın ensesi kalın hissedarlarının bulunduğu ve podyumda Bernard Arnauld’un yer aldığı ana salona alınmıyorlar. Onlar için bir yan salona dev bir ekran kurulup LVMH hissedar toplantısını ancak oradan izlemelerine izin veriliyor.

Konuya dönecek olursak Ruffin, Klur’ların imdadına yetişecektir yanına bir iş müfettişi ile bir iki militan alıp Arnauld grubundan Klur’ları kurtaracak bir tazminat koparmayı planlamaktadır.

O dönemde Fransa’da başkanlık seçimleri için hazırlıklar yapılmakta Fransa bir seçim propagandası dönemi yaşamaktadır. Üstelik Bernard Arnauld Fransa’da vergi ödememek için Belçika vatandaşı olmak üzere bir müracaatta bulunmuştur. Bu nedenle Fransa’da Arnauld aleyhinde bir kampanya yürütülmektedir. Arnauld bu kampanyadan çekinmekte hatta Belçika’ya yaptığı vatandaşlık müracaatını geri alma durumunda kalmaktadır.

Ruffin bu konjonktürü fırsat bilip Arnauld’yu  hakkında bir basın kampanyası başlatmak ile tehdit eder.

Konjonktürel olarak kamu oyunun karşısında bulunduğunu düşünen Arnauld, Klur’ların işten çıkarılma tazminatı olarak talep ettikleri 45,000 Euro’yu onlara el altından bir adamı ile gönderir. Üstelik adamlarına, kendi SERGE grubuna ait bir şirkette Baba Klur’la (CDI) süresiz bir iş akti imzalatır.

Basın kampanyası aslında bir blöftür Ruffin’in kendi FAKİR dergisinde başka elinde bir şeyi yoktur. Ama Fransa’nın seçim havasında olması, Arnauld’nun vergi ödememek için Belçika nezdine yaptığı talihsiz vatandaşlık müracaati öylesine bir hava yaratmıştır ki, Arnauld ve grubu blöfü yer.

Dokümanter bu süreci inanılmaz bir mizahi anlatım ile yansıtır. Patronun yolladığı sözde her şeyden haberdar düşük zekalı müzakereci adamla Klur’ların evinde yer alan diyaloglar (gizli kamera ile çekilmiş) belgeselin en zevkli sahnelerini oluşturmaktadır.

Belgesel bir kereliğine de olsa okka altında olanın egemeni nasıl tufaya getirdiğini göstermesi bakımından bir karşı anlatı havası da  kazanır.

Sürpriz etkisi geçtikten sonra gerçeklere dönüş bir başka boyutta olmaktadır.

Artık imkansızı istemek mümkündür !

“Sosyalist sağın kabusu “gerçekleşmiştir. Sınıf kavgası bitmemiştir. Bir biçimde sürmektedir !

Dokümanter bize küreselleşmenin sanıldığı kadar güçlü olmadığını somutta taban ile birlikte örgütlenerek istenilen sonuçlara ulaşılabileceğini, zamanını tamamlamış, işlevini yitirmiş klasik sosyalist partilerin (Fransa örneği) artık hiçbir şeyi temsil etmediklerini harika bir şekilde gösteriyor.

Nitekim 2017 seçimleri ile birlikte Fransız sosyalist partisinin sandığa gömüldüğü ortaya çıktı.

Filmin bir diğer özelliği entrika anlatımı içerisinde sosyalistlerle büyük sermayenin nasıl içiçe geçtiğini somut olarak ortaya koymasıdır.

Klur’lar için tazminat alınmış ve iş temin edilmiştir. Ancak bu anlaşma Klur’larla Arnauld arasında gizli kalma durumundadır. Aksi halde Arnauld grubu tazminatı geri isteyebilecektir. Yani belgeselin bize ve umuma iletilmesi önünde bir engel vardır.

Ancak Ruffin bu konuyu da ilginç bir biçimde aşar. Sosyalist partisine yakın bir danışmanı gizli kamera altında konuştur.

Ve;

Sosyalist partisine yakın danışman Klur’larla Arnauld arasındaki anlaşmanın bizzat sosyalistler tarafından basına sızdırıldığını gizli kamera altında açıklayıverir.

Belgeselin o sahnesi tam bir gerilim şaheseri..

Bu sayede de Klur’lar değil bizzat sosyalist partisi anlaşmayı basına sızdırdığından belgeselin yayınlanması ile Klur’lar Arnauld ile olan özel anlaşmalarını ihlal etmemiş olur ve belgesel rahatça kamuoyuna ulaşır.

  
Filmin şarkısı

(Şarlolar grubu seslendiriyor)



Fabrikaya vardığımızda
Yüzümüz pür neşe içinde ışıldıyor
Önümüzdeki sekiz saatlik vardiya
Bizi mutlandırıyor
Mutlu ve tasasız bir ruh hali içerisinde
Yoklama kartına doğru yol alıyoruz
Mavi tulumumuzu bir çırpıda giyer giymez
Anında hepimiz mutlanıyoruz

Lay lay la lay lay la ve heyy

(nakarat)

Sağol patron sağol patron
Senin için çalışmak ne büyük zevk
Çılgınlar gibi mutluyuz
Sağol patron sağol patron
Bu dünyada bizim için yaptıklarını
Bir gün tanrı sana muhakkak geri verir


Ay sonunda senden  aldığımız
Tüm paraları düşündükçe
Para pul hesabı yapmaktan
Az da olsa hepimiz utanıyoruz
Patron, evde herkes
Seni çılgıncasına seviyor
Patron sen bizim koruyucu meleğimizsin
Ve biz de senin şanını terennüm ediyoruz

Lay lay la lay lay la ve heyy


(nakarat)

Sağol patron sağol patron
Senin için çalışmak ne büyük zevk
Çılgınlar gibi mutluyuz
Sağol patron sağol patron
Bu dünyada bizim için yaptıklarını
Bir gün tanrı sana muhakkak geri verir

….

Fakat o mutlu günü beklerken
Patron, sana olan derin sevgimizi ispat etmek uğruna
Hepimiz sana mutluluğumuzun azıcık bir bölümünü
Sunmak isteriz

Rolleri değişeceğiz
Patron sen demir çubuğu eğeleyeceksin
Ve biz ise canım ciğerim  patroncuğum
Senin tasalarınla iştigal edeceğiz

Laylay la lay lay la ve heyy


Patron biz olacağız biz..
Senin payına da patroncuğum bizim için çalışmanın ruh huzuru düşecek
O zaman patroncuğum sen deliler gibi mutlu olacaksın
Patron biz olacağız biz..
Ve bizim için bugüne dek yaptıklarını patron
Bu kez biz senin için yapacağız

Lay lay la lay lay la ve heyy..


Son söz yerine (Epilogue)

Filmin başında “I love Bertrand Arnauld” Tişörtü içinde sureti haktan görünerek dolanan François Ruffin, Belgesel boyunca LVMH grubunun çalışanlarını ne kadar zor durumda bıraktığını  adım adım ve belgelere dayanarak ortaya koyar.

Film hem zayıf ile güçlü arasındaki güç dengesini baş aşağı etmesi ile hem de olağanüstü ironik ve mizahi yaklaşımı ile Fransa’daki sosyal konuları deşifre etmesi ile olağanüstü bir beğeni kazandı.

En büyük ödüllerden biri olan Cesar (sezar) ödülünü belgesel dalında kazandı. (2017)

François Ruffin ise 2017 seçimlerinde Somme 1. Bölgesinde milletvekili seçildi. Favori olan iktidardaki Macron’un listesindeki eski bir sosyalistten fazla oy aldı.

François Ruffin, Fransa’da önemli bir muhalefet grubu oluşturan “La France Insoumise” (Boyun eğmeyen Fransa) ile yol arkadaşlığı yaptı.

Elllili yaşlardaki bu gazeteci, aktivist, sinemacı, edebiyat düşkünü Fillon, Fransa’da son derecede ünlendi.

François Ruffin, küresellleşme sonucunda firmaların ve fabrikaların delokalizasyon yolu ile insanları işsiz güçsüz bırakmasına karşı ciddi bir muhalefet örgütlüyen bir aktivist, yazar, muhalif politikacı.

“Merci Patron”, “Patron Çıldırdı” filmi önemli bir sosyal sorunu mizahi açıdan dile getirmesi, patronların her zaman işin içinden sıyrılamayacaklarına dair bir umut aşılaması ile uzun süre kendinden söz ettireceğe benziyor.
.




LVMH’ın patronu Bernard Arnauld’un ise 2017 yılı rakkamlarına göre, 46,5 milyar Euro ile Fransa’nın en büyük serveti olduğu ilan edildi.

 François Ruffin’in gazetesi FAKİR

ve

Merci Patron / Patron Çıldırdı filminden görseller





Franois Ruffin’in oluşturduğu gazete : FAKİR  

- Başlığın altındaki yazı :Herkesle ya da aşağı yukarı herkesle papaz olan gazetedir.





François Ruffin “I love  Bernard Arnauld” tişörtü ile.. Herkes ya da aşağı yukarı herkesle papaz olan gazete.




Fakir gazetesi afişi :

(sosyalist partisinin seçim afişini çağrıştıran bir kompozisyon)..

Çerçevenin İçindeki yazı: “İşsizler başınızın çaresine bakın / Şimdiden 7 milyon işsiz oldunuz / ve biz (sosyalist partisi) artık kaç tane işsiz olduğunu saymayı çoktan bıraktık.






Çeşitli Merci Patron / Patron Çıldırdı afişleri.























  

Merci Patron /Patron Çıldırdı film afişi


  


François Ruffin,”I love Bernard” tişörtü ile



François Ruffin LVMH hissedarlar toplantısından LVMH gorilleri tarafından karga tulumba atılırken




Klur’ların evi: Patronun adamı  ile pazarlıkların yürütüldüğü oda. Aynı zamanda ısıtılmayan evde soğuktan korunmak için sığınılan oda.



Patronun adamı ile pazarlıklar. Gizli kamera ile  çekim..

  
  


“Şerefine çılgın patron” ! (Arnauld grubu LVMH Klur’lara tazminatı ödedikten sonra Klur’ların bahçesinde diğer Ecce işçileri ile kutlama). (Herkes I love Brenard Arnauld tişörtü giymiş vaziyette. J




İşçiler Arnauld maskesi giydirilmiş bir aktivist ile sözde “imana gelmiş” patron ile dayanışma yürüyüşünde.




François Fillon, “Merci Paatron” filmi ile, belgesel dalında kazandığı 2017 yılı Cesar ödülü ile




  












Hiç yorum yok: