30 Haziran 2017 Cuma

Ulusal Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanun Tasarısı - Görüş


Ulusal Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanun Tasarısı
İle İlgili Görüş

Raşit Gökçeli

Temmuz 2005



Yasanın İçeriği ve Anlamı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca hazırlanarak Başbakanlığa gönderilen Ulusal Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanun Tasarısı, “Ulusal ve Uluslararası meslek standartlarını temel alarak teknik ve mesleki alanlarda ulusal yeterliliklerin esaslarını belirlemek, bu yeterlilikleri kazandıracak eğitim kurumların ve programlarını akredite etmek, akreditasyon, denetim, ölçme, değerlendirme, belgelendirme ve sertifikalandırmaya ilişkin faaliyetleri yürütmek suretiyle teknik ve mesleki eğitim ve öğretimin seviyesini yükseltmek ve bunun için gerekli ulusal yeterlilik sistemini kurmak ve işletmek üzere” tasarlanmış, bu amaçla kurulması düşünülen Ulusal Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun, Avrupa Topluluğu ile bütünleşme süreci içerisinde önemli bir işlev yürüteceği varsayılmaktadır.

Yasa ayrıca 2005 yılında yürürlüğe giren GATS anlaşmaları ile de yakından ilgilidir. Bilindiği gibi Türkiye, GATS anlaşmaları çerçevesinde yedi temel meslek (içlerinde mimarlık ve tıp da bulunan) ile ilgili düzenlemeler ayrıntılı bir biçimde düzenlemekte iken ayrıca sayıları birkaç yüzü bulan birçok mesleğin ya da teknik disiplinin uluslar arası standartlar ile uyumlu içime getirilmesi yükümlülüğü içerisine girmiştir.

Ulusal Mesleki Yeterlilik Kurumu (UMYK) Yasası bu işlevi yerine getirmek üzere tasarlanmış bulunmaktadır.

Bu yasanın yürürlüğe girmesi ile de MEGEP (Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi) ile sürdürülen çalışmalar 30.09.2007 tarihine kadar sürdürülmekle birlikte MEGEP, sorumluluklarını ve kaynaklarını aşamalı olarak UMYK’ya devredecektir. MEGEP’in ise Mili Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda Avrupa Birliği’nin hibe katkıları ile yürütüldüğünü UMYK yasası’nın geçici 2. maddesinden anlamaktayız.

Yasanın Genel Gerekçesinde : “Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile diğer gelişmiş ülkelerdeki mesleki yeterlilik sistemleri incelendiğinde; çalışma hayatı ve eğitim kesimi arasında işlevsel bağın kurulmasında meslek standartları, sınav ve belgelendirme sisteminin önemli bir araç olarak kullanıldığı ve mesleki yeterliliğe ilişkin hizmetlerin ürün standartlarını belirleyen kuruluşlardan ayrık olarak, devlet, işçi, ve işveren kesimlerinin katılımı ile oluşturulan özerk kurumlar tarafından yürütüldüğü görülmektedir.” denilmektedir.

Buradan da görüldüğü üzere Avrupa Birliği ile yürütülen bütünleşme çabaları içerisinde önemli bir yer tutan yönetişim (governance) ilkesi yasanın genel gerekçesi içerisinde açıkça yer almaktadır.

Yine bu noktada yasa genel gerekçesi içerisinde yer alan :

“İngiltere : QCA (Qualifications and Curriculum Authority);
Almanya: BIBB (Federal Institute for Vocational Training);
ABD: NSSB (National Skill Standarts Board);
Japonya: Merkezi İnsan Kaynakları Geliştirme Konseyi
Avustralya: IBW (Institute for Educational Research and Economy;
Fransa : INFFI (Centre pour le development de l’information sur la formation permanante);
Hollanda: COLO (Central Institute for national Vocational Bodies,

Örneklerinin ayrıntılı olarak ileride incelenmesi gereği ortaya çıkmaktadır.




Yasanın Temel Yapısı

Yasa “özel hukuk hükümlerine tabi olmak üzere, kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve özel bütçeli” bir kuruluşun yine özel bir kanuna dayalı olarak oluşturulması sistematiği içerisinde ele alınmıştır.

Kurum görev ve yetkileri son derece geniş tutulmuştur.

Bu görev ve yetkiler :

-Mesleki yeterlilik sistemleri ile ilgili her türlü politika, plan, düzenleme
-Meslek standartlarını belirlemek, bu standartları belirleyici kurumları tespit etmek,
-YÖK ile bu alanda her türlü işbirliği yapmak,
-Teknik ve mesleki alanlarda ulusal yeterliliklerin esaslarını belirlemek,
-Ulusal ve mesleki yeterlilikler alanındaki eğitim ve öğretim kurumlarının programlarını akredite etmek veya edecek kurumları belirlemek,
-Yeterliğini belgelendirmek isteyenlerin sınavlarını yapmak, sertifikalarını vermek,
-Sınav ve belgelendirme sistemini yürütmek,
-Türkiye’de çalışmak isteyen yabancıların sahip oldukları mesleki yeterlilik sertifikalarının denkliğini belirlemek ve yurt dışında çalışmak isteyenlerin sertifikalarını onaylamak,
-Ulusal Mesleki Yeterlilik standartlarını dünyadaki ve teknolojideki gelişmelere uygun olarak geliştirmek, yeterlilik standartlarını yükseltmek ve uluslar arası alanda tanınmalarını sağlamak,
-Yaşam boyu öğrenmeyi teşvik emek ve desteklemek,
-Mesleki alan ve sektörler arasındaki yatay ve dikey geçişler için gerekli yeterlilikleri belirlemek,
-Diğer ülkelerdeki benzer kurum ve kuruluşlarla her türlü ilişkide bulunmak,
-Faaliyet alanına giren her türlü çalışmayı yapmak,

olarak belirlenmektedir.

Bu yetki ve görevler eğitim, işgücü planlaması, GATS anlaşmaları dolayısı ile ve Avrupa Topluluğu ile oluşacak ilişkiler çerçevesinde işgücünün dolaşımı, işgücünün mesleki ve teknik kriterlerinin belirlenmesi, her türlü yeterlilik ve akreditasyon kriterlerinin tespiti, sürekli eğitim ve benzeri mesleğimizi ve TMMOB’yi ilgilendiren birçok alanda kurumu birinci derecede yetkili kılmaktadır.,

UMYK’nın yetkilerinin ve bunları uygulama olanaklarının genişliği hakkında fikir sahibi olmak için yasanın beşinci bölümündeki “Gelirler, Giderler Bütçe ve Denetim” maddelerine bakmakta yarar vardır.

Gelirler şöyle sıralanmaktadır:

a-Genel Kurul üyesi kamu kurum ve kuruluşlarının ödeyeceği (a) ve (b) grubu üyelikler için miktarları bütçe kanunu ile belirlenecek aidatlar.
b-Kamu kurum ve kuruluşları dışındaki üyelerin, kamu kurum ve kuruluşları ile aynı miktarda ödeyeceği aidatlar,
c-Kurumun ulusal ve uluslararası düzeyde gerçek ya da tüzel kişilere vereceği hizmetler karşılığında alınacak ücretler,
d-Kurumun, sınav ve belgelendirme çalışmalarında bulunmak üzere onayladığı kurum veya kuruluşlardan alınacak ücretler,
e-Yayın, telif hakları, marka ve lisanslardan alınacak ücretler,
f-Ulusal ve uluslar arası kaynaklardan alınan her türlü yardım ve bağışlar ile diğer gelirler,
g-Kurum gelirlerinin değerlendirilmesinden elde edilen gelirler.

Konunun tam olarak kavranması için UMYK Yönetim Kurulu ile Sektör Komiteleri hakkında da bilgi sahibi olmak gerekmektedir.





Yönetim Kurulu :

a) ve (b) tipi üyelerden oluşmakta olan genel Kurul üyeleri arasından ve (a) grubu üyesi her kurumdan birer temsilci ile (b) grubunda yer alan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, üyeleri arasından seçeceği iki temsilciden oluşur.
Bu ifade Yönetim Kurulu sekiz tane a tipi üye grubunun on yedi üyesi ile on dokuz adet b tipi üyenin aralarından seçeceği iki üyeden yani on dokuz üyeden oluşacağı izlenimi vermektedir. Bir diğer ihtimal (daha zayıf olanı) ise 17 üye artı 19x2=38 yani 38+17= 55 üye den oluşacağıdır.

A grubu üyeler :

Milli Eğitim Bakanlığı. 2 üye
Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanlığı : 2 üye
Yüksek Öğretim Kurulu : 2 üye
Türkiye İş Kurumu: 1 üye
İşçi Konfederasyonları : 1 üye
İşveren Konfederasyonları: 1 üye
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği: 4 üye
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konf: 4 üye


Sektör Komiteleri:

Madde 14: “Ulusal meslek standartlarını hazırlamak veya kurum dışında yetkili kurumlara hazırlattırılan (bu ifadede bir yasa metninde bulunması gereken yeterli belirginlik mevcut değil. rg) standartların ulusal meslek standardı olarak kabul edilebilmesi için gerekli incelemeyi yaparak Kurulun onayına sunmak üzere sektör komiteleri kurulur. Sektör komiteleri Bakanlık, (Çalışma Bakanlığı, rg.) Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu, meslekle ilgili diğer bakanlıklar, işçi ve işveren kuruluşları, meslek kuruluşları ve kurumun birer temsilcisinden oluşur.

Buradaki yapı Genel Kurul ile özdeşlik taşımaktadır.

Yasanın Yorumlanması

Yasa önümüzdeki günlerde Türkiye’nin gerek GATS anlaşmaları gerekse Avrupa Birliği müktesebatı ile ilgili yaşanacak olan ve genel anlamda nitelikli işgücünün statüsü, bu işgücünün serbest dolaşımı, nitelikli işgücünün akreditasyonu, sertifikalandırılması, bu amaçla eğitim ve öğretim alanında yer alacak tüm düzenlemeleri curriculumları sınav ve belgelendirme düzenini, sürekli eğitim, ve her türlü meslek grubu ile ilgili değerlendirme ve sicil işlemlerinde meslek kuruluşlarının izleyecekleri yöntemleri
Kısacası nitelikli işgücü ile ve bu işgücünü kullanacak olan sektörler ile ilgili birincil öneme sahip düzenlemeler getirmektedir.

Yasa ilk bakışta YÖK ve ÖSYM’nin yetkilerini kısıtlanması amacını taşıyan kısa, basit politik öngörüler ve amaçlar izlendiği izlenimini doğmakta ise de durumun bundan çok daha kapsamlı bir yeniden yapılanma ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Çalışma hayatı ile ilgili ve doğrudan GATS anlaşmalarından, Avrupa Birliği müktesebatından, dahası Küreselleşme ile ilgili fundamental yapısal değişimlerden kaynaklanan yeni bir model önerisi ile karşı karşıya bulunduğumuz gerçektir.

Küreselleşen dünya düzeninde her türlü nitelikli emek artık dünya ölçeğinde geçerli olan ve eşdeğer olan kriterlere bağlanmaktadır.

Bu aşamada sorulacak sorular şunlardır:

-Eğer meslekler çeşitli uluslar arası standartlara göre akredite edilecek ve sertifikalandırılacak ise;

a-Meslek erbabının (nitelikli emeğin) çeşitli ülkelerdeki dolaşım hakkı aynen sermaye ve mal dolaşımında olduğu gibi serbest olacak mıdır?

b-Meslek erbabının (nitelikli emeğin) ücret standardı olacak mıdır? Başka bir deyiş ile deregülasyon ve esnek üretim dolayısı ile yaşanan ülkeler arası ülke içi eşitsizlikler giderilecek midir?

Bu alanda emeğin Avrupa’sı, Küreselleşme hareketleri, “Corporate Watch” gibi küreselleşme hareketlerinin çaba ve önerileri dikkatle izlenmelidir.

Yönetim Kurulu’nun Temsiliyeti ve Sektör Komiteleri ve Klasik ve Teknik Eğitim açısından

Bir yönetişim modeli olarak sunulan UMYK yasasının gerçekte kamusal alanı temsiliyet özelikleri dolayısı ile daralttığı, YÖK ve ÖSYM gibi yılların deneyimi ile faaliyet gösteren kurumların yetki alanına girdiği, yönetmeliklere çok fazla (sektörel komiteler) yasama alanında yer alması gereken temel nitelikte yetkiler transfer ettiği böylelikle yasal normlar hiyerarşi yapısını zedelediği açısından teknik eleştiriye tabi tutulabilir.

Ayrıca sürekli eğitim, mesleklerin özellikleri, nitelikleri, sertifikalandırmaları, akreditasyonları ile ilgili olarak meslek odaları ve üniversitelerin yetki alanını daraltan bir kurumlaşma ile karşı karşıya bulunulduğu, bu kurumda üniversiteler ile meslek odalarının ağırlıkları gereğince temsil edilmediklerini vurgulamak gerekmektedir.
Bunun yanı sıra önümüzdeki dönemde yabancı emeğin ülkemize girişi yerli emeğin yurt dışında iş bulma olanakları açısından gerektiği Avrupa Birliği ve benzeri hukuki oluşumlardan talep edilmesi gereken derogasyonlarla ilgili düzenlemelerin yasa içerisinde açıkça zikredilmelerin de uygun olacağının altı, yasa metni içerisinde net bir biçimde çizilmelidir.


Son söz : Yasanın Model Olma Özelliği

UMYK Yasası ‘nın kanımca en önemli özelliği içeriğinin yanı sıra düzenlenme mantığı ve yapısı ile bir “model yasa” olmasıdır.

UMYK yasası Bakanlıkları, Bürokrasiyi, İşveren, İşçi, Esnaf ve Meslek Örgütleri, Eğitim sektörünü, üretim, finans alanlarındaki sektörleri ve ilgili kurumları karar verici organlarda ve özel bir yasanın şemsiyesi altında ve idari ve mali özerklikle donatarak temsiliyet açısından ileri bir aşamayı şeffaflık açısından olumlu bir ilerlemeyi hayata geçirmekle birlikte tüketici örgütlerinin yapılanmada yer almaması eleştiri konusu olmalı, ayrıca emek ve nitelikli emek kesiminin göreceli zayıf temsiliyeti de eleştirilmelidir.

UMYK yasasının diğer uğraşı alanlarımızda yer alan Stratejik Planlama, Yapı, İmar Planlama, Konut finansmanı yasaları, Kamu İhale Kurumu, Belediyeler, Büyük Kent Belediyeleri, Özel İdareler, Yapı Denetimi, Malzeme standartları, kamu finansmanı ve daha birçok alanda çıkartılmakta olan veya çıkartılmış yasalar sistematiği içerisinde kendisine işlevsel bir alan açan tasarlanışı açısından mevcut devlet yapısı içerisinde yol açtığı değişiklikler açısından (yönetişim modeli) “model” bir hukuk uygulaması olduğunu, gelecekte bu yasanın yapısına benzer başka yasa önerileri ile tanışacağımızı göz önünde bulundurmak gerekmektedir.

40. Yıl Deklarasyonu


40. Yıl Deklarasyonu


Ütopyaya 2. Apel : Metropolleşen Türkiye'de Yerel Yönetim ve Güç Yapısı / 1994
Kentsel Toplumsal Hareketler Bağlamında bir Meslek Baskı Grubu olarak Mimarlar Odası'nın
Politikaları'nın Tarihsel Gelişimi - Bugün için Önerilebilecek Hipotezler

Raşit Gökçeli, Y. Bölge Plancısı, Mimar.

Tarihsel Perspektif
Mimarlar Odası 1954'lerden beri meslek grubu olarak, dar teknokratik bakış açısından öte, toplumu bütünlüğü içerisinde kavrayan kapsamlı bir planlama anlayışını savunmuştur. Gerek 1960'ların "toplum hizmetinde Mimarlar Odası" gerekse 1970 ortalarında ortaya atılan "fiziki yapının sosyo ekonomik yapının bire bir mekansal karşılığı" olduğu temel savları 1990"lara kadar Mimarlar Odası'nın Kent yapısı ile ilgili temel bilimsel ve mesleki politikalarının belirleyici unsuru olagelmiştir.
Söz konusu bakış açısı, Mimarlar odası'nın sektörel disiplin alanlarında sarfettiği bilimsel ve mesleki çabalar yanısıra, kentin sosyolojisi ve makroformu, yerel yönetimler, yerel yönetimlerin örgütlenmesi, yerel yönetimlerin örgütlenmesinde emekçi sınıf ve katmanların söz ve karar sahibi olmaları, küçük üretim ve zanaatkarlık ile mühendisliğin, plancılığın ilişkileri, alanlarında da bilimsel üretim yapması sonucunu getirmiştir. Mühendis ve Mimarları bir mesleki kategori olarak ekonomik ilişki ve toplumsal bilinç göstergeleri açısından inceleyen araştırmalar, teknik beceriye haiz bir orta katman olarak, toplumu dönüştürmesi beklenen mekanizmalar ve güçler içerisinde mühendis ve mimarın konumu, Mimarlar Odası'nın irdeleme alanı içerisinde yer alagelmiştir.
Kuşkusuz böylesi bir bakış açısı, Mimarlar Odası'na tarihsel süreci içerisinde, kent ve kent yönetiminin dönüştürülmesinde, planlanacak toplumun en değişken mekanı olan kent ve kentin yönetimi konusunda özel yaklaşımlar kazandırmıştır . Bir yandan yerel yönetimin merkezi yönetim ile ilişkileri öte yandan plancıların bu mekanizmalar içerisinde ne biçimde ve hangi teknikleri kullanarak mücadele edecekleri, bu mücadelede diğer teknik kadrolarla (TÜTED) ve en geniş boyutta diğer çalışan emekçi kesimlerle (PLATFORMLAR) ne tür mücadele birliktelikleri ittifaklar kuracakları, Mimarlar Odası'nın sürekli uğraş verdiği, bilimsel katkılar koyduğu alanlar olagelmiştir. Bu neden ve saiklerle Mimarlar Odası Kadroları Dalokay örneği metropol Belediye Başkanları, (Bkz. Tarık Okyay, Raşit Gökçeli, Yerel Yönetim ve Güç Yapısı, Derleyenlerin Notu, Mimarlık 1977/2), Teoman Öztürk ve Yavuz Önen gibi uzun süreli TMMOB Başkanları, ve sayısız teknik ve bilimsel kadroları ile Yerel Yönetim ve Güç yapısı alanında teorisyenleri (I.Tekeli, T. Okyay, Y. Gülöksüz, ve Iller Bankası ekolü'ndeki gibi nicelerini) Türkiye Yerel Yönetim pratiği ve literatürüne kazandırmıştır.
Resmi toplumun ve söylemin ötesinde bir NGO, Hükümet Dışı Organizasyon niteliği ile Türkiye Planlama pratik ve teorisinde Mimarlar Odası'nın yarattığı katkılar toplumun akademik ve akademik olmayan kesimleri üzerinde daima etkili olagelmiştir.
Değişen Paradigmanın Ögeleri
Günümüzde ise bazı değişim süreçleri, Sosyal Formasyonu, Kenti, Planlama disiplinlerini ve mesleğin içinde yer aldığı sektörü hızla değiştirmektedir.
Yerel Yönetim olgusunun bu değişmelerin ışığında ve yukarıda belirtilen tarihsel perspektif ve bütünsel planlama anlayışı içerisinde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.
-Birinci büyük değişme kütüğü, sibernetik devrimin kent üzerinde oluşturduğu dönüşümdür. Iletişim teknolojisinin getirdiği yeni parametreler, verimliliğin artması, çalışma zamanının azalması, bilginin yayılması, kent ve yapı mekanının dolaylı dönüşümü ve gündeme gelen ekolojik boyutlar, planlama kavramını, sosyal mücadele kavramını yeni bir perspektif içerisinde irdelemeyi gerekli kılmaktadır.
-Ikinci değişme kütüğü kentin ulusal devletten çok uluslarası bir sistemin ögesi haline gelmesi ve bu değişimin büyük sermaye ile geleneksel küçük üretim arasındaki dengeleri yeni baştan oluşturmasıdır.
-Üçüncü değişme kütüğü Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde, kentin kurumsal yapı ile enformel sektör arasındaki dengelerinde oluşan değişmelerdir. Bu değişmeler, geleneksel patronaj tipindeki politika üretimini de köklü olarak sorgulamaktadır. Dolayısı ile 1995'lerin yerel yönetim politikaları içerisinde rol oynayacak baskı gruplarının stratejilerini esastan değiştirmeleri gündemdedir.
Sonuç olarak Kent Yönetimi ve Örgütlenmesi alanında özel bir toplumsal mücadele tarihine sahip olan bir meslek grubu/demokratik kitle örgütü karışımı olarak tanımlanabilecek Mimarlar Odası'nın, yeni paradigma ışığında toplumsal ve mesleki amaçlarını gözeten yeni teori ve stratejilerini sunması gerekmektedir. Mimarlar Odasının değişen toplum ve kenti ile ilgili yeni bir ütopya üreterek 1970'lerde olduğu gibi topluma sunması ve bir çeşit 'ütopyaya 2. apel' çıkartarak, 1970'lerdeki gibi mesleki ve toplumsal kamuoyuna sunmasının zamanı gelmiştir.





Patron Çıldırdı



Patron Çıldırdı
Raşit Gökçeli, Y.Bölge Plancısı (ODTÜ),  Mimar (İTÜ)
Temmuz 2017






https://www.youtube.com/watch?v=ch0HsuYu_TI

Filmin adı: Merci Patron ! (Teşekkürler  Patron / Patron Çıldırdı)
Realizasyon: François Ruffin
Oyuncular: anonim oyuncular
Filmin Cinsi : Dokümanter
Menşe : Fransız
Çevrim yılı : 2015
Yayım tarihi : 24 şubat 2016
Süre : 1 saat 24 dakika
Dili: Fransızca
Format: DVDRiP

Dağıtım :  Mille et une productionsşirketi


Sinopsis: 

Joslin (Jocelyne) ve Serj (Serge) Klur için esmer günler başlamıştır. Valenciennes (Valansiyen) bölgesinde Poix-du-Nord ‘da  (Pua dü Nor) bulunan ve (Fransa’nın en okkalı sermaye gruplarından  LVMH)’a  ait  Kenzo kostümleri imal eden fabrikaları Polonya’ya delokalize edilmişbulunmaktadır.

Bu durumda ellili yaşlarına merdiven dayamış karı koca işsiz kalmışlardır. Üstüne üstlük evlerinin bakımı için bankadan yüklüce bir kredi çekmiş olan karı koca yaşadıkları evlerini de borçtan dolayı bankaya kaptırmak üzeredir.

Tam bu esnada sol ve ekolojist bir yerel gazetenin (Fakir) kurucusu olan bir gazeteci, Fransua Rüfen (François Ruffin) Klur’ların imdadına yetişir. Bir planı vardır: LVMH grubu başkanı  Bernard Arnauld (Bernar Arno) ve ekibinden Klur’ları kurtaracak bir para sızdırmayı düşünmektedir.

Ruffin, Belçikalı bir vergi müfettişi, solcu bir rahibe ve CGT sendikacısından ve LVMH grubunun işlerine son verdiği Samaritaine (Samariten) mağazaları çalışanlarından oluşan ekibi ile Klur’ların durumunu LVMH hissedarlarının genel kuruluna götürerek Bernard Arnauld’u Klur’lara tazminat ödemeye ikna edecek uzun bir kedi fare oyunu sahneye koyar.

Acaba bu eti budu olmayan ufacık ekip koskoca Fransız kapitalistini, Fransanın  ve dünyanın en lüks ürünleri imal eden devi tufaya getirmeyi başarabilecekler midir ?

Heyecan, gerilim, ve birbirinden gülünç sahneler dokümanter boyunca birbirini kovalar.

Neden Belgesel ?Neden “Patron  Çıldırdı” ?

Teknolojinin gelişmesi ile birlikte tüm sanat dallarında olduğu gibi sinema dalında da biçimsel ve teknik olanaklar gelişti. Biçimin sanat eserinin muhtevasına etki ettiği su götürmez. Yirmi birinci asırda üretilen bir sinema ürünün  günümüz teknik olanaklarını  kullanması gerektiği inancındayım. Günümüz seyircisi klasik sinema salonlarından çok kişisel bilgisayarları ile sanat ürünlerine ulaşıyor. Dolayısı ile klasik bir film yerine you tube ‘dan ulaşılabilen bu belgeseli tercih ettim.

Kaldı ki bu belgesel herhangi bir ürün değil, Dalının en prestijli ödülü olan 2017 Cannes Sinema Cesar’ını (Sezar) da kazanmış bir yapıt.

“Patron Çıldırdı” aynı zamanda neokapitalizmin Fransa gibi ileri derecede sanayileşmiş bir toplumda bile Kent dokusunu, sanayi yer seçimini, çalışan nüfusun iş organizasyonu içerisindeki  değişen konumunu basıl etkilediğini pek etkili bir biçimde inceleyen bir yapıt. Bu özelliği ile de mimar ve şehircileri ilgilendirmesi gerekir.

Belgeselin bir diğer özelliği ise büyük sermayenin Fransa gibi bir ülkede yer seçimi tercihlerinin kent makroformu ve çalışan nüfus ile kent yapısını nasıl etkilediğini oldukça kritik bir zaman dilimi içerisinde, Fransa’da başkanlık seçimlerinin yapıldığı bir dönemde incelemesi ve entrikanın söz konusu konjonktürden yararlanması.

Belgeselin  yakaladığı özgün  konu ve gerilim unsurlarını ustaca kullanmasına karşın fazlaca diyalog ve anlatımlara dayalı bir yönünün bulunması Fransızca bilmiyen seyirciler için bir handikap oluşturabileceğinden konuyu anlatırken hem entrikayı olanaklar ölçüsünde adım adım anlatmayı ama anlatıyı da önemli bir sosyolog ve ekonomist olan Frederic Lordon’un “Le Monde Diplomatique” teki bloğunda belgeseli  analiz eden yazı ile koşut yürütmeyi tercih ettim.

 François Ruffin’in “Patron Çılırdı” (Merci Patron) ‘u
Bir Aksiyon Filmi : “Patron Çıldırdı”

Fransa’nın en büyük kapitalistlerinden Bernard Arnauld’un (en fazla hisse sahibi ve CEO’su) sahibi bulunduğu lüks üretimin küresel liderlerinden LVMH, Fransa’nın bir taşra kentinde Kenzo kostümlerini üreten fabrikasını küreselleşmenin etkisi ile emeğin daha ucuz olduğu Polonya’ya taşımıştır.

Bu durumda fabrikanın 300 işçisi ve bu arada karı koca Klur’lar ellili yaşlarında işsiz güçsüz kalmışlardır. Poix-du Nord şehri ABD’deki Detroit benzeri hayalet bir kente dönüşmüştür.

Klur’lar üstüne üstlük evlerinin tamir bakım ve yenilenmesini kısa bir süre önce bir bankadan yüklüce bir kredi çekerek gerçekleştirdikleri için, banka kredisini de işsiz kalınca ödeyemez duruma gelmişlerdir. Çektikleri kredi 25.000 Euro’dur. Bu krediyi emekli oluncaya kadar teneşir vade, ödemeyi planlamışlardır. Ancak işsiz kalıp maaşlar kesilince bankanın evlerini icra yolu ile ellerinden almaları an meselesi haline gelmiştir.

Artık orta yaşlarına gelmiş bulunan Klur çifti iyice çaresizdir. Elekrik su v.b giderlerini ödedikten sonra geçinmek için ellerinde ayda 400 Euro kalan çift evin bir odasında soğuktan titreşerek ve bulurlarsa ekmek peynir yiyerekten gün doldurmaya çabalamaktadırlar.

Baba Klur aynen bir John Wayne filmindeki gibi, banka’nın evini almasındansa evi yakıp havaya uçurmayı düşlemektedir.

Aslında Klur’ların durumu hem alabildiğine öznel hem de alabildiğine geneldir. Küreselleşmenin getirdiği sistem içerisinde delokalizasyonlar kapitalist dünya’da harcıalem bir uygulama haline gelmiştir. Atlantiğin her iki yakasında da emekçiler bugünden yarına üstelik orta yaşlarda iken ve yeni bir işe girmek için ne yeterli donanıma ne de enerjiye sahip değil iken kendilerini işsiz güçsüz sokakta marjinalliğin ve prekaritenin kucağında esnek istihdamın pençesinde bulmaktadırlar.
Özetle Klur’ların durumu neoliberal sistemin yarattığı bir prototipten ibarettir.

“Patron Çıldırdı” analitik yada pedagojik mesajlar içermiyor. François Ruffin yalnızca bir aksiyon filmi çevirmeyi amaçlamış.

Ruffin daha 2008 küresel krizi esnasında Bernard Arnauld’nun LVMH grubu ve ECCE çalışanlarının durumuna eğilmiş birisi. O sıralarda Ecce grubundan kovulan ücretlileri savunmak için LVMH grubunun hissedarlarının toplantısına müdahil olmayı denemiş.

Yani François Fillon’un bu alanda aktivist bir “mazisi” mevcut !

Kendisi FAKİR adında ekolojist ve militan bir derginin animatörü. Grubu ile LVMH hissedarlarının toplantısına bir çeşit korsan biçimde (ama hisssedar oldukları için tamamen de yasal olarak) girip (Borsa’dan bir LVMH hissesini 70 Euro’ya alıp hissedar olabiliyor ve hissedarlar toplantısına girme hakkı elde edebiliyorsunuz. J ) işlerinden atılanların sesini duyurabilmiş.

Burada bir parantez açacağım :

Yıl 1971. Mimarlar Odası’nın İzmir Efes Otel’de Genel Kurul’u var. O güne kadar İzmir’deki lüks binaların mimarlarını ağırlamaya alışık Efes Oteli Kongre salonunu açtığı gibi salonun otel ile olan bağlantısını da açık bırakmış vaziyette.

Derken Ankara’dan, İstanbul’dan yaşları yirmi yirmi beşi bulan bir kalabalık otele dalıyor. Bunlar yeni mezun olmuş mimarlar. Ve o yıl Meslek Odası’nın yönetimi gençlerin eline geçiyor.

Ertesi gün otelin kongre salonu ile ana bölümü arasındaki geçişin kilitlendiğini bugünmüş gibi anımsıyorum. J

Elbette Ruffin’in tek hisselik hissedarları da LVMH’ın ensesi kalın hissedarlarının bulunduğu ve podyumda Bernard Arnauld’un yer aldığı ana salona alınmıyorlar. Onlar için bir yan salona dev bir ekran kurulup LVMH hissedar toplantısını ancak oradan izlemelerine izin veriliyor.

Konuya dönecek olursak Ruffin, Klur’ların imdadına yetişecektir yanına bir iş müfettişi ile bir iki militan alıp Arnauld grubundan Klur’ları kurtaracak bir tazminat koparmayı planlamaktadır.

O dönemde Fransa’da başkanlık seçimleri için hazırlıklar yapılmakta Fransa bir seçim propagandası dönemi yaşamaktadır. Üstelik Bernard Arnauld Fransa’da vergi ödememek için Belçika vatandaşı olmak üzere bir müracaatta bulunmuştur. Bu nedenle Fransa’da Arnauld aleyhinde bir kampanya yürütülmektedir. Arnauld bu kampanyadan çekinmekte hatta Belçika’ya yaptığı vatandaşlık müracaatını geri alma durumunda kalmaktadır.

Ruffin bu konjonktürü fırsat bilip Arnauld’yu  hakkında bir basın kampanyası başlatmak ile tehdit eder.

Konjonktürel olarak kamu oyunun karşısında bulunduğunu düşünen Arnauld, Klur’ların işten çıkarılma tazminatı olarak talep ettikleri 45,000 Euro’yu onlara el altından bir adamı ile gönderir. Üstelik adamlarına, kendi SERGE grubuna ait bir şirkette Baba Klur’la (CDI) süresiz bir iş akti imzalatır.

Basın kampanyası aslında bir blöftür Ruffin’in kendi FAKİR dergisinde başka elinde bir şeyi yoktur. Ama Fransa’nın seçim havasında olması, Arnauld’nun vergi ödememek için Belçika nezdine yaptığı talihsiz vatandaşlık müracaati öylesine bir hava yaratmıştır ki, Arnauld ve grubu blöfü yer.

Dokümanter bu süreci inanılmaz bir mizahi anlatım ile yansıtır. Patronun yolladığı sözde her şeyden haberdar düşük zekalı müzakereci adamla Klur’ların evinde yer alan diyaloglar (gizli kamera ile çekilmiş) belgeselin en zevkli sahnelerini oluşturmaktadır.

Belgesel bir kereliğine de olsa okka altında olanın egemeni nasıl tufaya getirdiğini göstermesi bakımından bir karşı anlatı havası da  kazanır.

Sürpriz etkisi geçtikten sonra gerçeklere dönüş bir başka boyutta olmaktadır.

Artık imkansızı istemek mümkündür !

“Sosyalist sağın kabusu “gerçekleşmiştir. Sınıf kavgası bitmemiştir. Bir biçimde sürmektedir !

Dokümanter bize küreselleşmenin sanıldığı kadar güçlü olmadığını somutta taban ile birlikte örgütlenerek istenilen sonuçlara ulaşılabileceğini, zamanını tamamlamış, işlevini yitirmiş klasik sosyalist partilerin (Fransa örneği) artık hiçbir şeyi temsil etmediklerini harika bir şekilde gösteriyor.

Nitekim 2017 seçimleri ile birlikte Fransız sosyalist partisinin sandığa gömüldüğü ortaya çıktı.

Filmin bir diğer özelliği entrika anlatımı içerisinde sosyalistlerle büyük sermayenin nasıl içiçe geçtiğini somut olarak ortaya koymasıdır.

Klur’lar için tazminat alınmış ve iş temin edilmiştir. Ancak bu anlaşma Klur’larla Arnauld arasında gizli kalma durumundadır. Aksi halde Arnauld grubu tazminatı geri isteyebilecektir. Yani belgeselin bize ve umuma iletilmesi önünde bir engel vardır.

Ancak Ruffin bu konuyu da ilginç bir biçimde aşar. Sosyalist partisine yakın bir danışmanı gizli kamera altında konuştur.

Ve;

Sosyalist partisine yakın danışman Klur’larla Arnauld arasındaki anlaşmanın bizzat sosyalistler tarafından basına sızdırıldığını gizli kamera altında açıklayıverir.

Belgeselin o sahnesi tam bir gerilim şaheseri..

Bu sayede de Klur’lar değil bizzat sosyalist partisi anlaşmayı basına sızdırdığından belgeselin yayınlanması ile Klur’lar Arnauld ile olan özel anlaşmalarını ihlal etmemiş olur ve belgesel rahatça kamuoyuna ulaşır.

  
Filmin şarkısı

(Şarlolar grubu seslendiriyor)



Fabrikaya vardığımızda
Yüzümüz pür neşe içinde ışıldıyor
Önümüzdeki sekiz saatlik vardiya
Bizi mutlandırıyor
Mutlu ve tasasız bir ruh hali içerisinde
Yoklama kartına doğru yol alıyoruz
Mavi tulumumuzu bir çırpıda giyer giymez
Anında hepimiz mutlanıyoruz

Lay lay la lay lay la ve heyy

(nakarat)

Sağol patron sağol patron
Senin için çalışmak ne büyük zevk
Çılgınlar gibi mutluyuz
Sağol patron sağol patron
Bu dünyada bizim için yaptıklarını
Bir gün tanrı sana muhakkak geri verir


Ay sonunda senden  aldığımız
Tüm paraları düşündükçe
Para pul hesabı yapmaktan
Az da olsa hepimiz utanıyoruz
Patron, evde herkes
Seni çılgıncasına seviyor
Patron sen bizim koruyucu meleğimizsin
Ve biz de senin şanını terennüm ediyoruz

Lay lay la lay lay la ve heyy


(nakarat)

Sağol patron sağol patron
Senin için çalışmak ne büyük zevk
Çılgınlar gibi mutluyuz
Sağol patron sağol patron
Bu dünyada bizim için yaptıklarını
Bir gün tanrı sana muhakkak geri verir

….

Fakat o mutlu günü beklerken
Patron, sana olan derin sevgimizi ispat etmek uğruna
Hepimiz sana mutluluğumuzun azıcık bir bölümünü
Sunmak isteriz

Rolleri değişeceğiz
Patron sen demir çubuğu eğeleyeceksin
Ve biz ise canım ciğerim  patroncuğum
Senin tasalarınla iştigal edeceğiz

Laylay la lay lay la ve heyy


Patron biz olacağız biz..
Senin payına da patroncuğum bizim için çalışmanın ruh huzuru düşecek
O zaman patroncuğum sen deliler gibi mutlu olacaksın
Patron biz olacağız biz..
Ve bizim için bugüne dek yaptıklarını patron
Bu kez biz senin için yapacağız

Lay lay la lay lay la ve heyy..


Son söz yerine (Epilogue)

Filmin başında “I love Bertrand Arnauld” Tişörtü içinde sureti haktan görünerek dolanan François Ruffin, Belgesel boyunca LVMH grubunun çalışanlarını ne kadar zor durumda bıraktığını  adım adım ve belgelere dayanarak ortaya koyar.

Film hem zayıf ile güçlü arasındaki güç dengesini baş aşağı etmesi ile hem de olağanüstü ironik ve mizahi yaklaşımı ile Fransa’daki sosyal konuları deşifre etmesi ile olağanüstü bir beğeni kazandı.

En büyük ödüllerden biri olan Cesar (sezar) ödülünü belgesel dalında kazandı. (2017)

François Ruffin ise 2017 seçimlerinde Somme 1. Bölgesinde milletvekili seçildi. Favori olan iktidardaki Macron’un listesindeki eski bir sosyalistten fazla oy aldı.

François Ruffin, Fransa’da önemli bir muhalefet grubu oluşturan “La France Insoumise” (Boyun eğmeyen Fransa) ile yol arkadaşlığı yaptı.

Elllili yaşlardaki bu gazeteci, aktivist, sinemacı, edebiyat düşkünü Fillon, Fransa’da son derecede ünlendi.

François Ruffin, küresellleşme sonucunda firmaların ve fabrikaların delokalizasyon yolu ile insanları işsiz güçsüz bırakmasına karşı ciddi bir muhalefet örgütlüyen bir aktivist, yazar, muhalif politikacı.

“Merci Patron”, “Patron Çıldırdı” filmi önemli bir sosyal sorunu mizahi açıdan dile getirmesi, patronların her zaman işin içinden sıyrılamayacaklarına dair bir umut aşılaması ile uzun süre kendinden söz ettireceğe benziyor.
.




LVMH’ın patronu Bernard Arnauld’un ise 2017 yılı rakkamlarına göre, 46,5 milyar Euro ile Fransa’nın en büyük serveti olduğu ilan edildi.

 François Ruffin’in gazetesi FAKİR

ve

Merci Patron / Patron Çıldırdı filminden görseller





Franois Ruffin’in oluşturduğu gazete : FAKİR  

- Başlığın altındaki yazı :Herkesle ya da aşağı yukarı herkesle papaz olan gazetedir.





François Ruffin “I love  Bernard Arnauld” tişörtü ile.. Herkes ya da aşağı yukarı herkesle papaz olan gazete.




Fakir gazetesi afişi :

(sosyalist partisinin seçim afişini çağrıştıran bir kompozisyon)..

Çerçevenin İçindeki yazı: “İşsizler başınızın çaresine bakın / Şimdiden 7 milyon işsiz oldunuz / ve biz (sosyalist partisi) artık kaç tane işsiz olduğunu saymayı çoktan bıraktık.






Çeşitli Merci Patron / Patron Çıldırdı afişleri.























  

Merci Patron /Patron Çıldırdı film afişi


  


François Ruffin,”I love Bernard” tişörtü ile



François Ruffin LVMH hissedarlar toplantısından LVMH gorilleri tarafından karga tulumba atılırken




Klur’ların evi: Patronun adamı  ile pazarlıkların yürütüldüğü oda. Aynı zamanda ısıtılmayan evde soğuktan korunmak için sığınılan oda.



Patronun adamı ile pazarlıklar. Gizli kamera ile  çekim..

  
  


“Şerefine çılgın patron” ! (Arnauld grubu LVMH Klur’lara tazminatı ödedikten sonra Klur’ların bahçesinde diğer Ecce işçileri ile kutlama). (Herkes I love Brenard Arnauld tişörtü giymiş vaziyette. J




İşçiler Arnauld maskesi giydirilmiş bir aktivist ile sözde “imana gelmiş” patron ile dayanışma yürüyüşünde.




François Fillon, “Merci Paatron” filmi ile, belgesel dalında kazandığı 2017 yılı Cesar ödülü ile