26 Ekim 2013 Cumartesi

Toplumsal imgelem edebiyat Raşit Gökçeli notu msf2010 çalışması için öneri



Toplumsal imgelem edebiyat
Raşit Gökçeli notu
msf2010 çalışması için öneri

Özellikle son kırk yıl içerisinde küresel ölçüde egemen duruma gelen neoliberalizm, finans kapital dünya düzenini şekillendirirken geleneksel kır kent dengelerini ve yapılarını dönüştürdü.

Modernleşme ile kentleşme bir arada daha eşitlikçi daha müreffeh bir dünya ütopyası bağlamı içerisinde kurgulanırken neo kapitalizm tam tersi bir senaryoyu gündeme getirdi.

Kentler eşitsizliklerin odağı olarak sefalet içerisindeki kitleleri barındıran bir ”gecekondular gezegeni” haline dönüşürken kırlardaki geleneksel yapı da çöküntüye uğratıldı.

Çok uluslu şirketlerin dönüştürdüğü dünyada kırsal nüfus bulundukları alanları terk ederek kentler içerisindeki sefalet adalarını oluşturdu.

Kentler bir yandan da soylulaştırma, “kentsel yenileme” yöntemleri ile finans kapitalin
tutsat (mortgage) mekanizmaları ile türev finans enstrümanları oluşturma alanları haline geldi.

Bir yandan sefalet adalarının mekanı olan kent öte yandan finans kapitalin en vahşi karlarının gerçekleştirdiği kentsel yenileme mekanı olan kent.

Finansal krizlerin yıkım ve yeniden inşa faaliyetlerine aracılık eden kent mekanı bu kez finans sermayesinin doğrudan yatırım aracı olarak içine girdiği döngülerde yaşanan sıkışmalarla küresel krizin odağında yer almakta.

Kent mekânının hem sermaye birikimi ile hem de sosyal dışlanma ile böylesine doğrudan ilişkilendiği bu tarihsel dönemde mimarların rolü, bir kez daha mevcut politik ve ekonomik güçlerin yeniden üretimine hizmet edecek kentsel dönüşüm projeleri üretmek olmamalıdır. Aksine, mimarlar, neoliberal birikim rejiminin krizini, kentsel mekânın bu rejimin tahakkümünden kurtarılması için bir fırsat bilmeli, yapılı çevrenin kâr güdüsü yerine toplumsal adalet kaygısıyla üretilmesi için mücadele etmelidir. Mimarlık toplumsal dönüşümün etkin bir aracı olarak kavranmalı, mimarlık pratiği demokratik ve katılımcı toplumsal biçimlerin inşasına katkı verecek yöntemlerle üretilmelidir.

Türkiyeli mimarların örgütü olan ve 50 yıllık tarihi boyunca mimarlığın toplumsal bir hizmet olarak üretilmesini savunmuş bulunan Mimarlar Odası’nın, başkent Ankara’da faaliyet göstermekte olan Ankara Şubesi, bu doğrultuda çalışmakta olan meslek örgütlerini, sivil inisiyatifleri ve kentsel toplumsal hareketlerin aktivistlerini Mimarlığın Sosyal Forumu’nda buluşmaya çağırmaktadır. Mekansal dışlanmaya ve toplumsal adaletsizliğe karşı mücadele eden tüm kişi, kurum ve örgütleri, 21-23 Ekim 2010 tarihlerinde Ankara’da düzenlenecek olan Forum’da buluşmaya çağırıyor.

Böylesi bir çağrıya edebiyatçıların katkısı ne olabilir ?
Türkiye’de edebiyat 1940 – 1980 döneminde modernizmin ütopyası ile koşut “muhalif” bir çizgi izledi.
1970’ler ile başlayan neokapitalizmin küresel gelişimi ile “post modern” akımın dünyada olduğu gibi Türkiye’de de oylum kazandığı görüldü.
Post modern gelişim beraberinde 1940 – 1980 dönemi “muhalif duruşun” da bir ölçüde edebiyatımızda terk edilmesi sonucunu getirmiş olabilir mi?
Bir zamanlar modern edebiyata yansımış olan karnavalesk muhalif duruş toplumsal imgelememizin bir ögesi değil midir ?
Eğer böyle ise, edebiyat alanındaki olası muhalif duruş toplumsal imgelememizi kapsadığı gibi “kamusal alanın” üstyapısal bir unsuru olarak da tasavvur edilebilinir mi ?

Neoliberalizmin insanı yabancılaştıran atomize eden nitelikli emeği eğretileştiren vahşi düzenine karşı çıkan fiziki plancılar, mimarlar, kent plancıları, edebiyatçılar ile elele toplumsal imgelemi yeniden ilgi odağına oturttuklarında beraberce müşterek bir ütopyanın ufkuna doğru hareketlendiklerinde “ufuk çizgisi” (Galeano’nun eğretilemesinde olduğu gibi) hep daha mı uzağa kayacak?

Hiç yorum yok: