Toplumsal imgelem edebiyat
Raşit Gökçeli notu
msf2010 çalışması için öneri
Özellikle son kırk yıl içerisinde küresel ölçüde egemen
duruma gelen neoliberalizm, finans kapital dünya düzenini şekillendirirken
geleneksel kır kent dengelerini ve yapılarını dönüştürdü.
Modernleşme ile kentleşme bir arada daha eşitlikçi daha
müreffeh bir dünya ütopyası bağlamı içerisinde kurgulanırken neo kapitalizm tam
tersi bir senaryoyu gündeme getirdi.
Kentler eşitsizliklerin odağı olarak sefalet içerisindeki
kitleleri barındıran bir ”gecekondular gezegeni” haline dönüşürken kırlardaki
geleneksel yapı da çöküntüye uğratıldı.
Çok uluslu şirketlerin dönüştürdüğü dünyada kırsal nüfus
bulundukları alanları terk ederek kentler içerisindeki sefalet adalarını
oluşturdu.
Kentler bir yandan da soylulaştırma, “kentsel yenileme”
yöntemleri ile finans kapitalin
tutsat (mortgage) mekanizmaları ile türev finans
enstrümanları oluşturma alanları haline geldi.
Bir yandan sefalet adalarının mekanı olan kent öte yandan
finans kapitalin en vahşi karlarının gerçekleştirdiği kentsel yenileme mekanı
olan kent.
Finansal krizlerin yıkım ve yeniden inşa faaliyetlerine
aracılık eden kent mekanı bu kez finans sermayesinin doğrudan yatırım aracı
olarak içine girdiği döngülerde yaşanan sıkışmalarla küresel krizin odağında
yer almakta.
Kent mekânının hem sermaye birikimi
ile hem de sosyal dışlanma ile böylesine doğrudan ilişkilendiği bu tarihsel
dönemde mimarların rolü, bir kez daha mevcut politik ve ekonomik güçlerin
yeniden üretimine hizmet edecek kentsel dönüşüm projeleri üretmek olmamalıdır.
Aksine, mimarlar, neoliberal birikim rejiminin krizini, kentsel mekânın bu
rejimin tahakkümünden kurtarılması için bir fırsat bilmeli, yapılı çevrenin kâr
güdüsü yerine toplumsal adalet kaygısıyla üretilmesi için mücadele etmelidir.
Mimarlık toplumsal dönüşümün etkin bir aracı olarak kavranmalı, mimarlık
pratiği demokratik ve katılımcı toplumsal biçimlerin inşasına katkı verecek
yöntemlerle üretilmelidir.
Türkiyeli mimarların örgütü olan ve 50
yıllık tarihi boyunca mimarlığın toplumsal bir hizmet olarak üretilmesini
savunmuş bulunan Mimarlar Odası’nın, başkent Ankara’da faaliyet göstermekte
olan Ankara Şubesi, bu doğrultuda çalışmakta olan meslek örgütlerini, sivil
inisiyatifleri ve kentsel toplumsal hareketlerin aktivistlerini Mimarlığın
Sosyal Forumu’nda buluşmaya çağırmaktadır. Mekansal dışlanmaya ve toplumsal
adaletsizliğe karşı mücadele eden tüm kişi, kurum ve örgütleri, 21-23 Ekim 2010
tarihlerinde Ankara’da düzenlenecek olan Forum’da buluşmaya çağırıyor.
Böylesi bir çağrıya
edebiyatçıların katkısı ne olabilir ?
Türkiye’de
edebiyat 1940 – 1980 döneminde modernizmin ütopyası ile koşut “muhalif” bir
çizgi izledi.
1970’ler
ile başlayan neokapitalizmin küresel gelişimi ile “post modern” akımın dünyada
olduğu gibi Türkiye’de de oylum kazandığı görüldü.
Post
modern gelişim beraberinde 1940 – 1980 dönemi “muhalif duruşun” da bir ölçüde
edebiyatımızda terk edilmesi sonucunu getirmiş olabilir mi?
Bir
zamanlar modern edebiyata yansımış olan karnavalesk muhalif duruş toplumsal
imgelememizin bir ögesi değil midir ?
Eğer
böyle ise, edebiyat alanındaki olası muhalif duruş toplumsal imgelememizi
kapsadığı gibi “kamusal alanın” üstyapısal bir unsuru olarak da tasavvur
edilebilinir mi ?
Neoliberalizmin
insanı yabancılaştıran atomize eden nitelikli emeği eğretileştiren vahşi
düzenine karşı çıkan fiziki plancılar, mimarlar, kent plancıları, edebiyatçılar
ile elele toplumsal imgelemi yeniden ilgi odağına oturttuklarında beraberce
müşterek bir ütopyanın ufkuna doğru hareketlendiklerinde “ufuk çizgisi”
(Galeano’nun eğretilemesinde olduğu gibi) hep daha mı uzağa kayacak?