Bir
Mübadil Öyküsü : “Vatan kaybetmek çanta kaybetmeye benzemez”
Ali Dilber; Selanik Alev Alev, Selanikten İstanbul’a
Gerçek bir Göç Öyküsü, Ozan Yayıncılık Ltd., İstanbul, 2013, 2. Baskı
Raşit
Gökçeli, Yüksek Bölge Plancısı, Mimar
Haziran
2014
Ali Dilber’in kitabı,
Selanik Alev Alev, 1917 Selanik yangınından sonra tüm varını yoğunu yitirip
İzmir’e göç etmek zorunda kalan bir ailenin öyküsünü en ince ayrıntılarına
varıncaya kadar anlatan bir anı anlatı kitabı.
Ali Dilber sinema kökenli
bir kişi. Başta Ömer Lütfi Akad olmak üzere
belli başlı birçok sinema adamı ile çalışmış bir kişi. Anlatısı bu
yüzden sinemaya uyarlanmaya pek uygun. Ali Dilber’in Selanik Alev Alev’i
sinemaya uyarlanmaya hazır hale getirmesinde yarar var. Kendisi zaten senaryo
yazarı. En kısa zamanda Selanik Alev Alev’in sinopsis, senaryo ve tretman
metinlerini hazırlayarak bu eseri sinemaya uyarlanacak hale getirmesini
herhalde kitabın okuyucuları kadar yakın tarihimize merak duyanlar da
bekleyeceklerdir.
Selanik Alev Alev, yakın
tarihimizle ilgili bir “hatırlama ödevi” niteli taşıyan bir kitap.
Asrın başında dünyayı kasıp
kavuran harplerin, bu Akdeniz coğrafyasında yaşayan halkları nasıl darma duman
ettiğini, kentleri içlerindeki kozmopolit nüfusları ile birlikte ne tür acımasız
ve hoyrat bir yıkıma uğrattıklarını en ince detaylarına kadar anlatıyor.
O dönemde Akdeniz
coğrafyasının halkları Dünya Savaşı ve bir yığın bölgesel savaşın yarattığı
türlü bela ve musibetlerle perişan olur, bölgenin sosyal dokusu ilmik ilmik
çözülür iken Amerika göçmenleri kabul edip insan sermayesini zenginleştiriyor
idi.
Selanikli, Çelebizade ailesi
batılaşmaya ve burjuvalaşmaya yüz tutan, batı ile ticari ilişkileri bulunan Feyziati
(şimdiki Işık mekteplerinin atası) ile ilişkisi bulunan muhafazakar fakat yüzü
modernizme dönük bir aile.
İşte bu aile Balkan
Harpleri, birinci Dünya Savaşı’nın kasırgasına kapılıp Selanik’teki varını
yoğunu arkada bırakıp diğer Selanikli göçmenler ile birlikte külüstür bir rum
gemisine balık istifi doluşup,“bir sandık bir kofer” ile İzmir’e göç etmek
zorunda kalıyor !
Ali Dilber, Selanik
yangınını, Selanik yaşamını, ardından 1917 ve 1918 İzmir’ini renkli ve somut
bir anlatımla okuyucuya sunuyor.
Ali Dilber’in kitabını
okurken, bir vatanı, yerini yurdunu terk etmenin traumasını satır satır okuyup
anlamak yakın tarihimizin o felaketli dönemini hatırlamak hatta algılamak
mümkün.
Ülkemiz insanlarının arka
hafızasında yer etmiş bu acıları bu traumayı anlamadan halkımızın günümüzde de
var olan barış arzu ve özlemini kavramak sanırım zor olur.
Ali Dilber, kitabında
anlatısını genç bir kızın ağzından vermekle birlikte anlatı satır aralarında
politik, sosyal, ekonomik toplumsal yapıyı da okuyucularına el altından
sezdiriyor.
Yüz yıl önce yaşananlar ile
bugün karşılaştıklarımız arasında bir ilişki, kurmak artık okuyucuya kalmış
oluyor!
İşte o yüzden mevcut
toplumsal dengenin değişmesinin sanıldığı gibi basit bir süreç olmadığını Ali
Dilber’in Selanik kitabını okurken görüp anlayabiliyoruz.
Günümüzde de İkinci
Cumhuriyet taraftarları, kendilerince “bir musibetten” kurtulmayı düşlerler
iken daha beterine yakalandıklarını fark ediyorlar. Adeta “Büyücünün çırağı”
meselindeki gibi girişilen temizlik bir türlü durdurulamayan süpürge ve sular
ile bir kaosa dönüşüyor !
Kitabı okurken ilk okuldaki ilk
öğretmenimi de hatırladığımı itiraf edeyim. Adı Zişan idi !
Kim bilir ? belki de Selanik
Alev Alev anlatısındaki Ziişan’ın torunu idi ?