Çift Vitesli Demokrasi
Bir Genel Kurulun Anatomisi
Raşit Gökçeli
Nisan 2008
Zengin adayını sandıktan aşırır
Fakir düz ovada listesini şaşırır
Atasözünden mülhem
Giriş niyetine : solun ebedi sorunu parçalanma
Mimarlar Odası Genel Kurulu tamamlandı. Demokrasi için Mimarlar Platformu 2004 ve 2006 seçimlerinde olduğu gibi yönetime üye göndermekle birlikte çoğunluk erkini elde edemedi. DİMP, 2004 seçimlerinde iki, 2006 seçimlerinde bir, son genel kurulda ise iki üye ile yönetime girdi.
Kazanan yönetim listesi “Geleceğin Mimarlar Odası; Gelecek için Mimarlık” şiarı (?) altında liste sundu. Aynı yönetim 2006 yılında “Örgütsel Dayanışma İçin” şiarını kullanmıştı.
Seçimin kaderini tayin edecek olan marjinal oy potansiyelinin bir bölümünü oluşturan İstanbul Büyükkent Şubesi ise bölgesinde seçimlere “Çağdaş Demokrat Toplumcu” etiketi altında girmekte idi.
Sonuçta sol anlayışın iki değişik varyantını oluşturan iki grubun birlikte davranamaması sonucunda Mimarlar Odası iki yıl daha hem İstanbul Şube yönetimi hem de DİMP platformundan daha muhafazakar bir anlayışın eline geçmiş oldu.
Dahası listelerinin “delineceğini” kavrayan muhafazakar çoğunluk kendi listelerindeki “sol” unsurları ayak oyunları ile “keserek” Ali Rüzgar’ın liste dışı kalmasını, Kubilay Önay’ın ise nerede ise liste dışı kalmasının sağladılar.
2008 genel kurullar sürecinin ayırt edici özelliği
2008 genel kurullar sürecini 2006, 2004 ve benzerlerinden ayıran en önemli özellik İstanbul Büyükkent Şubesi seçimlerinde kullanılan oyların deyim yerinde ise bir “patlama” gerçekleştirmiş olmasıdır.
Gerçekten de İstanbul Şube genel Kurulu’nda kullanılan oy sayısı 2008 yılında 2006 yılına oranla yaklaşık olarak iki misli artarak üçe katlanmıştır! “Çağdaş Demokrat Toplumcu” liste oylarını sekiz yüzlerden bin yedi yüzlere, “Mimarlık için Mimarlar” grubu ise iki yüzlerden sekiz yüzlere taşımıştır.
Bu noktada, “Geleceğin Mimarlar Odası; Gelecek için Mimarlık” ile “Mimarlık için Mimarlar” önermeleri, ifadeleri arasında uzlaşmaz bir farklılık bulunmadığını kayda geçmek gerekir.
Dolayısı ile İstanbul Büyükkent Şube Yönetimi ya Oda Merkezinde açıklanması güç bir tercihe yönelmiştir ya da İstanbul Genel Kurulunda karşısına “Mimarlık için Mimarlar” şiarı ile çıkan grup iddia edildiği gibi AKP’nin, rant çevrelerinin, dış sermayenin birebir temsilcisi değildir !
Doğrusu herhalde ikinci önermedir. “Mimarlık için Mimarlar” grubu, “Odamızın yarım yüzyıldır savunduğu “Mimarlar Odası Toplum Hizmetindedir” ilkesini en güçlü ve yapıcı biçimde savunur ve uygular. Bu ilkeyi mesleğin yetki ve sorumlulukları çerçevesi içinde sahiplenir ve gerçekleştirir.” önermesine deklarasyonun başında yer vermiştir de.
Ancak mevcut İstanbul Şube yönetimi işin kolayın kaçarak karşı grubu gericilik, dış sermaye çevrelerinin, iktidarın rant ortaklığı, iktidar partisinin birebir temsilcisi olmakla suçlamayı yeğlemiştir.
Bu noktada gerek DeMimar grubunun gerekse DİMP’in İstanbul Şubesine sunduğu karşılıksız destek bence DİMP bakımından ilk stratejik hatayı oluşturmuştur.
Gerek Oda Merkezi’nin gerekse İstanbul Büyükkkent Şubesi çoğunluk kanadının kapsamlı bir eleştiri süzgecinden geçirilmeksizin kayıtsız şartsız desteklenmesi genel kurul sürecinde gerekli ağırlığın oluşturulması yönünde bir handikap oluşturmuştur.
İstanbul Büyükkkent Şube Yönetimine Oda merkezinin demokratikleştirilmesi yönünde “birlikte davranılması” umudu ile sağlanan destek, genel kurul sürecinde umulan “birlikteliğin” bir türlü sağlanamaması ile sonu gelmeyen ve umarsız bir “godot’yu bekleme” seansına dönüşürken İstanbul delegasyonunun sağlıklı unsurlarından daha da geniş bir destek almak için yapılabilecek çalışmalar da ya çok gecikmiş ya da olumlu sonuca vardırılamamıştır.
Sonuçta İstanbul Büyükkkent Şube delegasyonundan sağlanan yüzde kırk ile elli arasında destek, kimi şubelerle sağlanan olumlu diyalog ortamları, sonucu etkilemede yetersiz kalmıştır. Yüzde altmış beş oranındaki potansiyel bir destek mevcut olmasına rağmen gerekli örgüt içi temaslar kurulamadığından DİMP ve Mimarlar Odası açısından önemli bir fırsat heba edilmiştir.
Ancak bu noktada stratejik ve taktik genel kurul hatalarında da önemli olan DİMP ve DeMimar adına işlenen “demokrasi ayıbıdır”. İstanbul Büyükkkent Şubesi Genel Kurulu’nda karşı liste çıkaran grup gericilik, rant çevrelerinin temsilciliği ile suçlanırken mevcut yönetime de “sol” adına “kefil” olunmuştur.
Oysa: söz konusu listede bin dokuz yüz yetmiş bir yılından bu yana mimarlık topluluğu içinde “sol” ile birlikte davranmış eylemde bulunmuş sayısız arkadaşımızın herkesçe varlığı bilinmektedir.
Bundan sonra yapılabilecekler
Bu nedenle daha önce DİMP ortamına gönderdiğim bir iletide söz konusu unsurlarla birlikte davranılarak ülke çapında ve İstanbul özelinde yeni birliktelikler inşa etmenin gerekliliğine işaret etmiş idim.
DİMP ve DEMimar tarafından organize edilecek bir kurultay önermiştim.
Önerdiğim bu kurultayın olası tema(lar)sı
Başka bir Mimarlık Mümkün
Bir Rüya Bitti (Öğrencilerin diploma sorunu eksenli)
Tüketici Örgütleri ile Birlik (Bu noktada “gerici” ilan ettiğimiz listede yer alan Aysel Can Ekşi”nin Tüketiciler Derneği’nin Beykoz Şubesi başkanı olduğunu hatırlatırım.)
İttifaklar sorunu ve nitelikli emek olarak mimarlığın eğretileştirilmesi.
Eksenli idiler.
Bu nedenle;
ARAYIŞ toplantıları düzenleyerek seçilmesi muhtemel olan muhafazakar merkez yönetimini kamuoyu önünde sıkıştırmak, meşruiyet temellerini yok etmek ve zamanı geldiğinde İstanbul Büyükkent Şubesi çoğunluğu ile merkez bürokratik yönetimini devirmek olmazsa en azından sürece etkili bir biçimde müdahil olabilmek gereği vardır.
Çift vitesli demokrasi
Önümüzdeki tehlikelerden biri de DİMP olarak eleştirdiğimiz dar grupçu “üsttekiler”, “alttakiler” , biçiminde bir “demokrasi” anlayışının grubumuza da bulaşmasıdır.
Sayın Cengiz Bektaş ile Emre Madran’a bu açıdan gerektiği ölçüde yardımcı olamadığımızı, onları hak etmedikleri bir “azınlık” statüsünde beşe iki olarak yadırgatıcı bir ortama soktuğumuzu da düşünmekteyim.
Bu nedenle :
Cengiz Bektaş ile Emre Madran’a DİMP ve DeMimar olarak önümüzdeki süreçte elimizden gelen her türlü desteği sağlamanın boynumuzun borcu olduğunu düşünmekteyim.
İlk adımda Merkez Yönetim Kurulu yedek üyelerimizin (DİMP listesinden seçimi kazananlar) de tüm merkez Yönetim kurulu toplantılarına katılmalarını sağlamamız gerektiğini düşünmekteyim.
Önümüzdeki dönem Ankara’dan çok İstanbul’da tayin edilecektir. Yapılan hatalara rağmen İstanbul delegasyonundan alınan oy oranı yüzde kırların üzerinde yer yer yüzde ellilere varmıştır. İstanbul’da haksız yere dışlanmış tüm eski dostlarımızı yeniden kazanmalıyız. Bu amaçla zaman zaman istemeyerek ya da dikkatsizlik sonucu içine hapsolduğumuz “kırmızı çizgili Kafkas tebeşir dairesini” bir an önce parçalamalıyız!
Çift vitesli demokrasiden gerçek demokrasiye yönelmeyi en başta kendi grubumuz içerisinde amaçlamalıyız.
Başka bir dünya
Başka bir mimarlık mümkün;
Başka bir Ankara değil ama başka bir İstanbul da İzmir de mümkün !
7 Mayıs 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)